Ahi kelimesi Arapça erkek kardeş manasına gelmekte olup, Türkçede eli açık, cömert kimse anlamındaki “akı” kelimesinin, “ahi” kelimesine dönüştüğünü de kabul edenler vardır.

Ahilik, Anadol’unun Türkleşmesi ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarına rast gelen 13. Asırlarda, Türkistan’dan Rumeli’ne göçen Hâce Ahmet Yesevi ocağı dervişlerinin, tasavvuf terbiyesi ve yaşama biçimi ile bilhassa Saraç ve Debbağ gibi deri ve keçe işleri ile uğraşan, sonra da bütün esnaf ve zanaatkârların benimsediği, bir kurallar manzumesi ile çevrili, bir teşkilat haline gelmiştir.

Yesevi Alperenlerinin genelinde bulunan; dürüstlük, iyilik severlik, muhtaçlara yardım etmek, hiddetini yenmek, düşmanı bile affetmek, gibi üstün vasıfları taşıyan bu zümre, Türk sosyal ve iktisadi hayatının, ahlaki kurallar içinde gerek iş dünyasında gerekse inanç dünyasının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.

Böylece topluma yararlı bir çalışma ve alış-veriş halkası oluşmuş, usta, kalfa, çırak istihdam ve yetişmesinde disiplinli bir devamlılık sağlanmıştır.

Diğer Yesevi evlatları, abdalan-ı rum, bacıyan-ı rum ve gaziyan-ı rum gibi, savaş zamanı “Alp”, sulh zamanı “eren” olan ahiler; silah kullanmadan, biniciliğe, bezeme ve süsleme sanatlarından, musikiye kadar, cümle kültür hayatına ve cemiyetin gelişmesine de katkıları olmuş, Ocak adı da verilen kendi tekkeleri çevresinde feragat ve feraset içinde, yani kendinden çok başkalarını düşünebilen ve ileri bir anlayış, kavrayış melekesi kazanarak, kardeşçe bir dayanışma içinde yaşantılarını sürdürmüşlerdir.

On dördüncü asırda yaşamış tanınmış seyyah İbn-i Batuta; iş zamanı dışında tekke ve zaviyelerinde saz söz ve ayinlerle meşgul olan ahileri, ticaret ve ahlakta emsal kişiler olarak tarif eder ve kapılarının alim, şair, çiftçi, zengin, fakir her sınıfa açık olduğunu ifade etmektedir. Yine İbn-i Batuta; ahilerin, yabancılara ve misafirlere saygılı ve şefkatli olduğunu, eşkıya ve zalimlere ise merhametsin bulunduklarını tespit etmiştir.

Sözü Sâmiha Ayverdi’ye bırakırsak; “adına Ahi denen bu madde, mana ve gaye erlerinin, bir taraftan Moğolların önünden kaçarak Türkistan, Harzem ve İran yolu ile dalga, dalga Anadolu’ya akan Türkmen kabilelerinin kesif akınlarını ve Anadolu’nun cemiyet hayatını, ekonomik nizamını, ahlak anlayışını, ticaret, iktisat ve hukuk münasebetlerini düzenleyici faaliyetleri ile Osmanlıyı hazırlayan aktif elemanlar arasında görmek gerektir. Ahilik anlayışında sermaye nasıl hürmete layık bir kuvvet ise, emek de bir saygıdeğer kuvvetti. Bu yüzden işverenle iş alan arasında asla bir zıddiyet ve düşmanlık olmaz, belki karşılıklı bir anlaşma ve kerem esasına dayanan sıkı bir beraberlik hüküm sürerdi. Hele kervan yolları üstüne kurdukları hanlar, yaptıkları camiler, mescitler, hamamlar, değirmenler ve köprüler, bütün bu imar ve amme hizmeti müesseseleri, şenlendirdikleri memleket köşelerine hediye ettikleri en güzel hatıralardır. Sonra bu gözleri tok adamlar, kazançlarından töredir diye Sultana Bac verir, yolcuya konuğa, muhtaç ve hastaya Tanrı buyruğudur diye ikram eder. Zengini eteklemez, fakiri iteklemez, “ayende ve rayendeye” de hürmet etmeyi imanının icabı bilirdi.” Dedirtecek olgunluk ve gelişmişlik örneği bir organizasyonu görebilmekteyiz.

Ahiliğin ileri teşkilatlanması ise, Hoca Bektaş Veli’nin talebelerinden, Ahi Evran Kırşehir’de kurduğu tekke ile tamamlanmış ve kurumsallaşmıştır. Burada iş kolları ve çalışma prensipleri belirlenmiş, esnaf şeyhi, yiğitbaşı, işçi başı, hakem heyeti gibi makam ve kurullar oluşturulmuş ve böylece devamlık ile murakabe imkânı sağlanarak, ahilik müessesesi yüzyılları aşarak çağımıza kadar ulaşmıştır. 

Tekke ve Dergâhların kapatılmasından sora ise, ahilik yaşayan bir kültür halinde günümüze kadar gelmiş olup, halen esnaflarımız arasında sembolik kuşak kuşanama merasimleri ile ve en önemlisi, yerleşmiş adet ve göreneklerimiz ile kısmen de olsa yaşamaktadır. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.