YSK’nin 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerindeki İBB Başkanlığı seçiminin iptali ve yenilenmesi kararı mucibince 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan İBB Başkanlığı seçim sonucu, Millet İttifakı’nın ve CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu İBB Başkanı oldu. Milli irade tecelli etti.
Şair Ziya Paşa’nın Terkib-i Bent’indeki darb-ı meseli muhtevi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, / Şahsın görünür rürbe-i aklı eserinde.” beytindeki hakikat, İmamoğlu’nun İBB başkanlığında bir defa daha yaşanarak görülecektir. Temennimiz odur ki aziz şehir İstanbul’a layık hizmetler yapılsın.
Gelelim, seçim sonucunun değerlendirilmesine. Evvelemirde şu söylemeliyim: Millet İttifakı, CHP ve İmamoğlu da dâhil olmak üzere hiç kimse bu kadar farklı bir sonucu beklemiyordu ve seçimi AK Parti kaybederek İmamoğlu’nun kazanmasını sağladı. Bu kanaatimi İmamoğlu’nun gayretini ve seçim kampanyasındaki başarısını mahfuz tutarak söylüyorum. Bu kanaat, İmamoğlu’nun başarısını asla gölgelemez.
AK Parti’nin İBB Başkanlığını kaybetmesinin sebepleri:
AK Parti’yi İBB Başkanlığı seçimini kaybetme sonucuna götüren yolun taşları, İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının istifa ettirilmelerindeki tutumla döşendi. Hiç şüphesiz, her siyasi partinin belediye başkanlarını değiştirme hakkı vardır; ancak bu hak kullanılırken halkın oyuyla seçilen bu belediye başkanlarının istifa ettirilme sebepleri, tatmin edici bir şekilde kamuoyuna izah edilip anlatılmalıydı; ancak yapılamadı. İstifa ettirilen bu başkanların FETÖ ile iltisakının olduğu iddiaları şuyu hâlindeyken; iddialar hiç yokmuş gibi davranılıp üstü örtülürcesine geçiştirilmesi, haklarında hiçbir hukuki-siyasi tasarrufta bulunulmaması ve mezkûr başkanların müktesebat muhasebesinin yapılarak halkın bilgilendirilmemesi, zihinlerde bazı soruları oluşturdu.
AK Parti’nin 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin sonuçlarına itiraz sürecinin başarılı bir şekilde yürütülememesi, AK parti’nin seçimi kaybetmesinin diğer bir sebebidir. İBB Başkanlığı seçiminde usulsüzlüklerin yapıldığının seçmene ikna olacağı bir dille anlatılamaması, İmamoğlu’nun mağdur olduğu algısını doğurdu. Millet İttifakı ve İmamoğlu da bu mağdurluk algısını seçim kampanyasında çok güçlü olarak işlemeyi başarırken AK Parti, bu algı operasyonunu kamuoyuna deşifre edemedi. Siyasette demiyorum, politikada “algı” kavramı; “olgu”, “gerçek” ve “hakikat” kavramları perdelenerek yalanlarla, iftiralarla, çarpıtmalarla, yanlışlarla, lafazanlıklarla ve daha birçok metotla insanların aldatılması ve kandırılmasıdır, maalesef.
Millet İttifakı, son derece başarılı bir algı operasyonuyla İmamoğlu’nu idealize edip halkın önüne sunarken; AK Parti, bu algıyı halka deşifre etmek yerine, kantarın topuzunu kaçırarak olayı saldırıya dönüştürdü. Bu durumu da İmamoğlu, kendi lehine çevirmeyi başarabildi.
AK Parti, CHP’nin ve İmamoğlu’nun seçimde kullandığı “Her şey çok güzel olacak.” sloganının FETÖ haşhaşilerine ait olduğunu bile kamuoyuna anlatamadı. İmamoğlu’nun bir algı, bir proje, bir kurgu olduğu gerçeğini seçmene gösteremedi. Algının; olguyu perdelemesine, örtmesine ve yenmesine seyirci kaldı.
AK Parti’nin, 23 Haziran seçimine hazırlanırken 31 Mart’taki “Beka” söyleminden vazgeçmesi kesinlikle yanlıştı. PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin desteklediği ve bu terör örgütlerinin aynı safta yer aldığı bir yapıyla seçimlere gidilmesinin ülkenin bekasıyla ilgili olmadığını kim söyleyebilir? Bu kısa sürede ülkenin beka meselesi hâlledildi mi? Hâlbuki millet bu söyleme itibar etmiş ve bu söylemi satın almıştı.
İstanbul’a yığılan mülteciler meselesinde Hükümet’in ve İBB Başkanlığı’nın sağlıklı bir planlama yaptığının ve uyguladığının söylenmesi mümkün müdür?
Seçime iki gün kala İmralı’daki terörist başının tarafsız kalınması hususunda HDP’ye mektup göndermesine izin verilmesi ve TRT’de bu mektubun okunması rezaleti de AK Parti’nin seçimi kaybetmesinin diğer önemli sebepleri arasındadır.
AK Parti teşkilatlarındaki kripto FETÖ’cüler temizlenmiş midir? Parti teşkilatları, şahsi menfaatlerinin dışında hiçbir kaygısı olmayanlardan arındırılmış mıdır? Fildişi kulelerinde yaşayan bazı parti yöneticileri tasfiye edilmiş midir?
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi isimler, bu seçim sürecinde kapalı kapılar ardında ve kapalı salonlarda AK Partili seçmene neler söylemişlerdir? Bilen var mı?
Çapsız ve beceriksiz bazı adamların televizyonlarda AK Parti adına ahkâm kesmeleri de ayrı bir meseledir.
AK Parti, ehliyet-liyakat ve inanç değerleri açısından kendisini muhakeme ve muhasebe etmekte midir?
Her platformda Faşizm, Faşist, diktatörlük, diktatör, saray, çete kelimelerini ağzından düşürmeyen zihniyet; İmamoğlu’nun, seçimi Demokrasi’nin işlemesiyle kazandığını fark edip bu söylediklerinden nedamet mi duyar; yoksa Demokrasi’yi yalnız kendisi için mi ister, ne dersiniz?
Eyvallah!