Suriye’de yaşanan her olayda Türkiye’nin Suriye topraklarındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Türbesi gündeme gelir.
Son günlerde adından sıkça söz ettiğimiz Süleyman Şah Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazinin dedesidir.
Süleyman Şah Türbesinin 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşmasıyla Caber Kalesinde kalacağı kayıt altına alınmıştır. Fransa ile TBMM arasında yapılan antlaşmadan sonra Süleyman Şah'ın Türbesi 1939'a kadar Caber Kalesinde kalmıştır.
Süleyman Şah'ın Türbesi II. Abdülhamit tarafından yeniden yapılmış Süleyman Şahın şanına layık bir makam hazırlanmıştır. Süleyman Şah Türbesinin yapımı için bütçeden 49 bin 45 kuruş harcanmıştır.
Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu Caber Kalesi 1939’dan 1975'e kadar aynı yerde kalmıştır. Ancak Caber Kalesinin baraj gölünün suları altında kalacağı endişesiyle 1975'te Karakozak Köyüne nakledilmiştir.
1975'ten 22 Şubat 2015 tarihine kadar Karakozak köyünde kalan türbe bu tarihte Eşme köyüne nakledilmiştir.
Buraya kadar verdiğimiz tarihi süreçte bir sıkıntı yok. Ancak gelin görün ki stratejik öneme sahip olan ve uluslararası anlamda bir Türk toprağı olan türbe 2015’te İŞİD tehdidi üzerine yeni yerine taşınmıştır. Bölgeden İŞİD’in zayıflamasıyla Türbe PKK-PYD- YPG terör örgütünün kontrolüne geçmiştir.
30 Kasım 2024’de Suriye’de Esad rejimine karşı başlayan isyan sonunda bölgenin Suriye Milli Ordusu ve Suriye güçlerinin kontrolüne geçmeye başlamasıyla birlikte Süleyman Şah Türbesi yeniden gündeme gelmiş ve türbenin bulunduğu Eşme Köyünün terörden temizlenmesi, türbe topraklarının Türkiye’nin kontrolüne geçmesi için çalışmalar son aşamaya gelmiştir.
Süleyman Şah’tan kalan tek hatıra olan Suriye’deki anıt mezarın yıllarca terör örgütlerinin kontrolünde kalması bölgede yaşayan Suriye Türkleri başta olmak üzere bütün Türkleri incimektedir.
1921 Ankara antlaşmasıyla Türkiye toprağı olarak tescil edilen türbenin bir an önce ilk günkü yerine taşınması ve Türk ordusu tarafından korunmasının zamanı gelmiştir.
Türkiye önümüzdeki dönemde Suriye, Irak, Lübnan, Filistin… Konusunda daha kapsamlı düşünmesi ve orta ve uzun vadeli kalıcı barış ve güvenliğe yönelik politikalar geliştirmesi zorunluluk haline gelmiştir. Yaşanan süreç ve tarihi birliktelikler bize bu görevi vermekte ve bereketli hilal olarak kabul ettiğimiz coğrafya bize bu yönde zorlamaktadır.
Gönül ister ki şartların, tarihin, coğrafyanın zorlamasıyla değil bölgenin ve dünyanın Türkiye'nin bölgede var olacağını, var olmak zorunda olacağını görmesini sağlayacak politikalarla hareket edilmelidir.
Tıpkı 30 Kasım 2024’de Suriye’de başlayan süreçte gösterilen kararlı ve güçlü Türk devlet aklı ve politikasında olduğu gibi.
Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin bölgedeki geleceğini güvence altına alması elzemdir. Bunun yolu da öncelikle nihai hedef olarak nüfusu 5 milyondan fazla olan Suriye Türkleriyle bağları her açıdan güçlendirmek ve bölgede kalıcılığı sağlamak, Suriye’de yaşanma ihtimali bulunan gelişmelere paralel olarak gerekirse özerk ya da bağımsız bir Türkmeneli Devleti için hazırlıkların hızlandırılması olmalıdır.
Aksi halde Süleyman Şah Türbesi huzur bulamayacaktır! Süleyman Şah Türbesi meselesi iktidar meselesi değildir. Bayrak, vatan ve millet meselesidir.