38 sene değişik illerimizde ve okullarımızda öğretmenlik ve yöneticilik yaptım, on binlerce öğrencinin öğretmeni oldum, binlerce veliyi, yüzlerce öğretmeni ve üst makamlarda görevli yöneticileri yakından tanıma imkanım oldu. Bazı dostlarım ve meslekdaşlarım öğretmenlik hatıralarımı yazmamı tavsiye ediyorlar, hangi birini yazayım? Çok değerli İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri, yardımcıları, şube müdürleri ile okul müdürlerinin emrinde görev yaptım, çok fedakar öğretmenlerle aynı okulda çalışmak şansına sahip oldum, yirmi bine yakın öğrencim oldu, her birinden çok şeyler öğrendim. Yüksek makamların alçak müdürlerinin emrinde de görev yaptım.
Eğitimde ilk bozulma 1969 yılında öğretmen boykotu ile başladı, görünüşte ekonomik sebepler ön planda idi ama arka planda siyasi ve ideolojik sebepler vardı, öğretmenler arasında bölünmeler başladı, sendikalar ayrıldı, ayrılık öğrencilere de sirayet etti. 1975-1980 yılları arasında Eğitim Enstitülerinden hızlı eğitim ile hatta hiç okula gitmeden mektupla öğretimden 30 günde 90 bin öğretmen mezun edildi. 30 günde maydanoz yetişmez ama öğretmen yetiştirildi, hatta Dede Korkut Eğitim Enstitüsünden mezun tespit edilen 487 öğretmenin lise diplomasının bile olmadığı ortaya çıkmıştır, bunlar sayesinde okullarda öğretim seviyesi çok düştü.
İlk görev yerim Kars'ta o anarşi ortamında çok haysiyetli İl Milli Eğitim Müdürümüzü ve bizlere her zaman siper olan Okul Müdürümüzü hiç unutmadım. O değerli Müdürümüz başka bir ile tayin olunca 1978- 1979 öğretim yılında okulumuza öğretmenlikle ilgisi bulunmayan militanlar gelince okulumuzda eğitim- öğretim, disiplin bozulmuştu.
1984-1985 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanı, E. ilindeki bir lise Müdürüne telefon ederek: " Seni kabak gibi oyarım." demekle kalitesini ortaya koymuştu. 1984-1985 ve 1985- 1986 öğretim Yılında bu Bakan zamanında şartsız kurul kararı ile başarısız olduğu ders sayısına ve devamsızlık durumuna bakılmaksızın tüm öğrenciler bir üst sınıfa devam ettirildi ve mezun edildi, hiç unutmuyorum, 26 dersi başarısız olan H.İ.K. isimli öğrenciye diploma vermiştik. Bu durum halen devam etmektedir, okullarımız hoşça ve boşça vakit geçirilen, Diploma Dağıtım Merkezi haline getirilmiştir.
O yıllarda Giresun- Görele İlçesinde görev yapıyordum, o ilçe nüfusuna kayıtlı bir Devlet Bakanı, Lise Müdürüne telefon ederek dört dersten başarısız olan köylüsü bir öğrencinin bir üst sınıfa geçirilmesini akli halde Doğuda yer bulmasını söylediğine şahit olmuştum. O ilçeye bir İlçe Milli Eğitim Müdürü tayin edilmişti, hiç bir şeyden anlamayan bu Müdür, çok güzel senaryo yazıyordu, Kalleş Niko, özel bir ispiyon teşkilatı kurmuş, namuslu ve çalışkan okul müdürlerine kumpas kuruyor, yalancı şahitlerle ve iftiralarla görevden aldırıyordu, böylece makamını korumak için olmayan haysiyetini ayaklar altına alıyor, ihalelere fesat karıştırıyordu.
Aksaray'da okuma, yazma ve Türkçe konuşma özürlü iktidar partisi il başkanının oğluna özel sınava girmesi için hasta olmadığı halde rapor aldırılmış, İl Milli Eğitim Müdürü ile Okul Müdürü özel bir komisyon kurmuşlar, Matematik dersi komisyonuna muhasebe öğretmenini görevlendirerek makamlarını garanti altına aldırmışlardı.
Öğretmenlik hayatımın son yirmi yılını Manisa merkezindeki bir okulda tamamladım. Bu şehirde çok değerli yöneticilerimi tanıdım, beraber görev yaptım ama bazılarını da iyi tanıdım, maymun ne kadar yüksek ağaca tırmanırsa yerden poposu daha iyi görünür. Bir İl Milli Eğitim Müdürü ve yardımcısı telefonla benden 10 dersten başarısız olan öğrenci hakkında bilgi istedi, bu öğrencinin üç dersten fazla sınava girme imkanı olmadığı ve kendileri de bildiği halde yanlarındaki veliye" Biz senin oğlunun sınıf geçmesini istiyoruz ama bunlar bir şey yapmıyorlar." dediklerine ve bizleri hedef gösterdiklerine şahit oldum. Bir gün bir veli elindeki kağıt ile okula geldi, çocuğunun sınava girmediği halde Anadolu Ticaret Lisesine kaydının yapılmasını istedi, oysa o okula sınavla alınıyordu, bu veliyi kartı ile okulumuza gönderen kişi ise İl Milli Eğitim Müdürü idi, bu Müdür sınavsız olarak bu öğrencinin kayıt yapılamayacağını bilmiyor mu idi? Tavşana kaç, tazıya tut ilkesi, yalan ve dolanla bu şehirde yıllarca Müdürlük yaptı, bir çivi bile çakmadı.
A takımının çocuklarına not dilenen, veli ile okullara giderek müdürlere psikolojik baskı yapan yöneticiler gördüm, makamlarını korumak için ilkokul mezunu kasaba politikacısının elini- ayağını öpen dalkavuk, bukalemun gibi yöneticiler gördüm. Çok Şerefli, haysiyetinden ve mesleki terbiyesinden taviz vermeyen çok değerli yöneticiler de gördüm. Velinin kanunsuz isteklerini yerine getirmediği için veliyle birlikte hareket eden, Okul müdürlerine hakaretler eden, öğretmenlerine değil velilere ve öğrencilere inanan kişiliksiz kişiler de gördüm. Bu makamlar onlara da kalmadı.
Şerefli insanlar bulundukları makama şeref kazandırırlar, makamlar insanlara şeref kazandırmaz.
Bu eğitim ve öğretim bugünlere nasıl geldi, kimler getirdi? Suçlu ayağa kalk, ilk önce emekli bir öğretmen olarak ben ayağa kalkıyorum. yönetici, öğretmen, veli, öğrenci olarak hepimiz suçluyuz, eğitim ve öğretimin ruhuna el Fatiha, Allah rahmet eylesin. PISA sonuçları ortadadır, eserimizle övünebiliriz…