Siyonist-Evanjelistlerin kontrolündeki emperyalist ABD’nin diktatör Esad’ın mezalimini kullanarak 2010 yılında Suriye’de başlattığı isyan hareketi Mart 2011’den itibaren iç savaşa dönüştürülmüştür. Tezgâhlanan bu oyunla o günden bugüne üç buçuk milyonu ülkemizde olmak üzere beş buçuk milyon Suriyeli, vatanlarından uzak yaşamaya mahkûm edilmiş ve bir milyona yakın insan da hayatını kaybetmiştir. Hiç şüphe yok ki ABD’nin hâlâ devam eden bu akan gözyaşı ve kan operasyonunu İsrail’in güvenliğini sağlamaya matuftur.
Bu iç savaş sürecinde katil Esad kendi halkını acımasızca konvansiyonel ve kimyasal silahlarla katletti, Suriye’nin demografik yapısını da değiştirdi. Milyonlarca insan evini, toprağını terk etmek zorunda kaldı. Oluşturulan bu kaosu fırsat bilen terör örgütü PKK’nin Suriye kolu YPG, ABD’nin himayesinde çeşitli zulümlerle demografik yapıyı da değiştirerek batıda Afrin’den doğuda Derik’e kadar olan dokuz yüz on bir kilometrelik Türkiye- Suriye sınırına yerleşti ve Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit etmeye başladı. PKK terör örgütünü 1984’ten beri ülkemizin başına bela eden haydut ABD, sınırımıza yerleşen altmış beş bin ile yüz on bin arasında olduğu söylenen eli silahlı YPG militanını 2014’ten itibaren otuz bin TIR ve üç bin kargo uçak dolusu silahla donattı, eğitti ve maaşa bağladı. ABD, DEAŞ terör örgütüyle mücadele ettiği yalanıyla terör örgütü YPG’yi stratejik ortak olarak ilan edip Suriye sınırımızın tamamını kapsayacak bir şekilde Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurmayı hedefledi. Kuracağı bu terörist garnizon devlet sayesinde hem Türkiye’yi hem İran’ı kontrol altında tutmayı hem de İsrail’in güvenliğini sağlamayı planladı.
Milli güvenliği tehdit edilen Türkiye, 2016’daki Fırat Kalkanı ve 2018’deki Zeytin Dalı harekâtlarıyla Afrin’den Münbiç’e kadar sınırımızdaki alanı terör örgütü YPG’den ve DEAŞ’tan temizledi; ABD’nin terör koridoru planını bozdu.
Aynı temizliğin Münbiç’ten Suriye sınırımızın batıdaki son noktası Derik’e kadar da yapılması gerekliydi; ancak YPG’nin hamisi emperyalist ABD, bilhassa pilot bölge olarak seçtiği Suriye’nin kuzeyinde bu temizliğin bugüne kadar yapılmasına çeşitli taktikleriyle mani oldu.
Fırat’ın doğusunun YPG’den temizlenmesi hususunda Türkiye’nin ısrar etmesini, itirazlar karşısında dik durmasını ve kararlılığını gören ABD, 2018’in Aralık’ında Başkan Donald John Trump’un açıklamasıyla askerini Suriye’den çekeceğini duyurdu. Her zamanki gibi ABD yine sözünde durmadı ve çekilmeyi yüz güne yayacağını söyledi; ancak o da olmadı. Daha önce kontrolündeki Münbiç’in YPG’den arındırılmasını da savsaklamıştı. Bu savsaklama tavrıyla ABD, verdiği sözleri tutmayacağı mesajını veriyordu. Son olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Eylül 2019 sonuna kadar ABD’ye verdiği sürenin dolmasıyla Fırat’ın doğusuna yapılması beklenen harekât yeni bir safhaya taşındı.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’nın telefon görüşmesi neticesinde Trump, 7 Ekim 2019’da Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı harekâtın yakın olduğu açıklamasını yaptı; ABD askeri Tel Abyad ve Rasüleyn’deki üsleri boşalttı. Siyonist-Evanjelistlerin baskılarıyla çelişkili beyanat vermiş olsa da Trump, operasyonu desteklemeyeceklerini ve taraf olmayacaklarını söyledi.
TSK’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyon, bir mukavemet ve direniş mücadelesidir; çünkü Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarının yapıldığı coğrafyanın topoğrafisi daha zor olsa da temizlenen alan dört bin kilometrekare iken Fırat’ın doğusu yirmi bin kilometrekarelik bir alandır. Bu sebeple harekât süresince her konuda milletçe sabırlı, dirençli ve birlik içinde olmamız gerekir.
Yapacağımız bu harekâtla öncelikle sınırlarımızda milli güvenliğimizi tehdit eden terör örgütü YPG’yi temizlemeyi amaçlıyoruz. Daha sonra da dört yüz seksen bir kilometrelik sınırımızda otuz kilometre derinlikte bir barış koridoru oluşturarak ülkemizde misafir olan Suriyelilerin iki milyonunu bu barış koridoruna iskân etmeyi hedefliyoruz. Bu hedeflerden sonra, YPG’nin bulunduğu yerlerde varlığını sürdürmesinin zımnen ve ontolojik olarak YPG’nin kabullenilmesi anlamına geldiği de unutulmamalı, defakto bir duruma izin verilmemeli ve gereği yapılmalıdır. Emperyalist ABD’nin “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” taktiği dikkate alınmalıdır.
Hülasa, elan Fırat’ın doğusuna TSK’nin harekâtını bekliyoruz milletçe. Allah, askerimizin yardımcısı olsun. Askerimizin ayağına taş değmesin inşallah. Sefer bizim zafer Allah’ındır.
Eyvallah!