Çalışmayı insanlara yardım etmeyi, bir şeyler öğretmeyi çok seven ve hayatı boyunca hep çalışan İsmet Nardal, 2025 yılında çalışma hayatına veda ediyor. Çalışkanlığı ile Manisalıların tanıdığı aslen Isparta Doğumlu olan İsmet Nardal, güller diyarı Isparta'dan dünyaya gelse de Manisa'ya ve Manisalıların çok sevdiğini söyledi.
Çalışkanlığı, detaycılığı ve yüksek ikna gücü ile de tanınan İsmet Nardal, gerek İl Sağlık Müdürlüğü ve gerekse Kızılay Kan Merkezi bünyesinde yaptığı başarılı çalışmalarla sadece Manisa’da değil, Türkiye’nin de yakından tanıdığı isimler arasında yer alıyor.
Mütevaziliği, samimiyeti ve cana yakınlığıyla bütün Manisalıların takdirini kazanan Nardal, hayatını şöyle anlatıyor.
"Güller diyarı Isparta’nın Uluborlu ilçesinde 5 Mayıs 1940 yılında dünyaya geldim. Ailenin en büyük çocuğum, erkek kardeşim var. Ayakkabıcı babama yardım etmek için erken yaşta çalışmaya başladım. Öğrenim hayatım boyunca aileme yardımcı olmak için çalıştım, bununla da büyük gurur duyuyorum. Annem ev hanımı, babam ayakkabıcıydı. Karınca kararınca beni okutmaya çalışıyorlardı. Maddi durumumuz yeterli olmayınca kardeşimi askeri okula verdik. O subay oldu ben tıp fakültesinde okudum. Çok zor şartlarda okudum. Hamallık hariç her işte çalıştım. Kasiyerlik, muhasebecilik, ayakkabı boyacılığı, yağlı boyacılık yaptım. Üniversitede okurken bir İngiliz muhasebecinin yanında çalıştım. İş disiplinini de ondan öğrendim. Çok ilkeli, saygılı ve disiplinli bir patrondu. Zor şartlarda okudum çok şükür bu günlere geldim. Okurken burs alıyordum. Burs aldığım için ihtisas yapamadım. Çünkü o zamanlar devlet burs alanlara mecburi hizmet yaptırıyordu. Mezun olduktan sonra sırasıyla Malatya, Erzincan ve Demirci’de görev yaptım. 1981 yılında da Manisa İl Sağlık Müdürü oldum”
Türkiye'de en uzun süre aynı görevde kalan Sağlık Müdürü oldu
Manisa İl Sağlık Müdürü iken toplam 7 Vali ile çalıştığını anlatan Nardal, "Müdürlüğüm sırasındaki Vali Fahrettin Turan'dır. Ondan sonra sırayla diğer valilerimizle çalıştım. Hepsinden bir ders aldım, hepsine çok destek, yardımcı oldum. Yani beni protokol müdürü gibi görevlendirdiler çoğu zaman. Dolayısıyla buradaki hayatımda da valiler bana çok görev verirdi. Bir işi sağlam yapmaya çalışır, analitik çözümlerim, yani ne olacak, nereye gideceğim ve neler yapmam lazım böyle incelediğim için tercih edilirdim. İl Sağlık Müdürlüğünden 20 yıl görev yaptıktan sonra 2002 yılı Eylül ayında emekli oldum. Manisa'da benim gibi uzun süre aynı görevde kalan endüstri meslek lisesi Müdürü sanırım, o benden uzun aynı görevde kalmış sanırım. Görev yaptığımız Alilerin sağ olanları her bayram mutlaka arar hatıralarını sorarım." şeklinde anlattı.
Dönemin Valisi Muzaffer Ecemiş ile ilk göreve başladığındaki anısı anlatan Nardal, "Dönemin Valisi Muzaffer Ecemiş Manisa’ya geldiğinde 16 yıldır sağlık müdürlüğü yaptığımı duyunca çok şaşırdı. ‘Nasıl olur?’ dedi. Ben de, ‘Ufak boylu olduğum için beni gören olmuyor’ deyince o da ‘Desene ben de uzun süre kalacağım’ dedi. Bu durum o dönem basında da espri konusu olmuştu. Yapılacak işi sürüncemede bırakmam yaparım. Çok iyi diyalog kurarım ve kapım herkese açık. Böyle olunca benimle uğraşmadılar. Böylelikle 20 yıl görev yaptım. Sanırım Türkiye’de aynı makamda uzun süre görev yapan tek müdür de benmişim” dedi.
22 yıldır da Kızılay Kan Merkezi'nde görev yapıyor
Kızılay'daki görevinin nasıl başladığını anlatan Nardal, "Sağlık müdürü iken, Kızılay Manisa Şube Başkanı olan Cengiz Yurdabekçi yanıma gelip dert yanarak "Binayı hazırladım, Manisa Lisesi'nin karşısında Kızılay'ın binası vardı. Onun bir iki katını Kan Merkezi olarak ayırmıştım ama Genel Merkez, 30 km mesafede İzmir var. Onlar gelip buradan kan alıyorlar. Askeriyeler filan. Dolayısıyla o zaman Kızılay'da kanı vatandaşlara verebiliyordu. Dolayısıyla üzülüyorum dedi. Masa sandalyesini ayarladım ama Ankara onayı vermiyor. Ona dedim ki ben sana 3 hemşire 1 doktor görevlendireceğim, İl Sağlık Müdürü olarak Vali onayıyla yetkimiz var. Emekli olmadan önce müdürlüğümüzün son aylarında Ankara Kızılay Kan İstasyonu açılmasına tamam dedi ve açıldı. Ondan sonra ben de emekli oldum ve Cengiz Yurdabekçi'nin talebiyle de Kan istasyonunda doktor olarak göreve başladım." şeklinde anlattı.
Manisa'ya Kızılay'da Türkiye'nin en iyi illeri arasına soktu
Yaptığı çalışmalarla kısa süre içerisinde kan bağışı arttıran Nardal, Kan İstasyonunda göreve başlaması ardından yaptıklarını da şöyle dile getirdi:
"Manisa'da ilk defa açılmıştı ve vatandaşlar bilmiyor, bir senede 2376 ünite kan almışız. Bir minibüs vardı, doktor olarak da ben varım. 2005 yılına kadar Kızılay olarak çalıştık, ardından 2005 yılında Sağlık Bakanlığı'nın çıkardığı 5670 Sayılı Kanunla kan alma işi Kızılay'a bırakıldı. Altyapısı olan ve 1957'den bu yana Kızılay kan alıyordu. 2005 yılından sonra hastanelerin kan alması durduruldu. Ardından bütün bakanlıklarla, protokoller, eğitim protokolleri yapıldı. Bütün resmi kurum kuruluşlara, sivil toplum örgütlerine eğitim yapmaya başladı. O zaman herkes ihtiyacı olan, hastası olan gelip kan veriyordu. Biz hekimle kan almaya başladık. Dolayısıyla artan bir ivmeyle, artan personelimle, artan teknik malzemeyle gittikçe genişlik ve büyüdük. Ben de biraz hırçınlık da var, daha iyi çalışmak ve başarılı olmak gibi. Dolayısıyla genel başkanlıktan teşekkür aldık, beyaz 1 arabamız vardı. İlk defa Kızılay'ın 10 tane Kan alma aracı vardı, bir tanesini de bize verdi. Bir tane de Sağlık Müdürlüğünün bahçesinde yatan bir tane Alman Mercedes'i vardı, kullanan yok. Esasında çok orijinal bir otobüstü. Almanya bunu Milli Eğitim'e hediye etmiş, sanırım biraz hor kullanmışlar, sonunda yaşlandığı için hurdaya atmışlar. Sağlık Müdürlüğünün bahçesinde duruyor. Bu aracı çıkarılan ihaleyle 5 bin liraya aldık Kızılay olarak. Şu anda bölgede böyle bir araba yok, çok iyi rahat. Hala bu araç kullanıyor. Bir tane de belediyeden 3 yıllık protokolle iki yataklı araç verildi. Ayrıca 4 yataklı 3 tane otobüsümüz var. Dolayısıyla ekip arabalarımız oldu, şu anda Türkiye'de 19 bölge var, 69 tane de bizim gibi Kan Bağış Merkezi var. Biz kan toplayıcısıyız, kanı toplarız akşam İzmir bölgeye göndeririz, Ödemiş ve Manisa'nın kanı İzmir bölgede toplanır. Sabaha kadar testleri yapılır, herhangi bir hastalık çıkarsa o kan imha olur. " dedi.
"42 yıldır Manisa'da çalıştığım makama söz getirtmedim"
Kızılay’la ilişkisini ve kan merkezindeki başarının bugün kurumu Türkiye’nin en iyileri arasına soktuğunu dile getiren Nardal, her fırsatta yaptığı gibi kan bağışının önemine dikkat çekiyor. Zamanla ekibi ve cihazları güçlendirdiklerini anlatan Nardal, "Yaklaşık 22 yıldır da bu görevi icra ediyorum. 20 yıl İl Sağlık Müdürlüğüm süresince kendime ve temsil ettiğim makama bir söz getirmedim. 4 bin 500 çalışanım vardı. Onlarla her zaman iyi diyalog içerisinde oldum. Şimdi çok şükür hangi kapıya gitsem açılıyor. Bu da elbette Kızılay’daki başarımızı arttırıyor. Kan merkezi ilk yıl açıldığında 3 bin 200 ünite kan bağışı almıştı. Bu sayı şimdi ise 37 bin. Türkiye’de en fazla kan bağışı alan merkezlerdeniz” sözleriyle ifade ediyor.
'Manisa Kanım Sana Feda' projemiz Türkiye'de örnek oldu
Nasıl çok kan bağışı alınır düşündüklerini ve bu amaçla çeşitli projeler ürettiklerini anlatan Nardal, 'Manisa Sana Kanım Feda' projesini yürürlüğe koyduklarını belirterek geçen evreleri şöyle anlattı.
"Kanım Sana Feda ve Manisa Can Dosta Feda gibi değişik projelerle halkın karşısına çıkıyoruz. Normal bunlar, işte sivil örgütlerden kan alıyoruz. Resmi dairelerden alıyoruz ancak milli eğitimden pek kan alamıyoruz. Ne yapalım, diye düşündük ve değişik bir şey proje ile öğrencilerden istifade edelim istedik. Bizim çocukluğumuzda bayramlarda çocuklara birer kumbara takardık ve herkes beş kuruş, on kuruş, on para atardı. O aklımıza geldi, Milli Eğitim Müdürlüğü ile bir protokol yaptık, Bakanlığın dışında il bazında ve dedik ki biz öğretmenlere eğitim yapacağız. İlk önce öğretmenleri ikna ettik, koordinatör öğretmenler bulduk. Her okulun bir öğretmeni bize yardımcı oldu ve eğitim yapıyor. Milli eğitimde sınavımız yani Milli Eğitim Müdürü'yle çok iyi bir bağlantı kurduk. Bilgilendirme yazısı yaptık Kızılay Kan bağışı hakkında öğrencilere bunu verdik. Annenizi, babanızı kan vermek istiyorsa okula getirsin. Dolayısıyla okulda kan almaya başladık. Öğretmenler yardımcı oluyor, gelecek aile sayısına göre güçlü veya zayıf ekip yaparak okulda kan alma işlemi yapmaya başladık. Öğretmeni dediği için çocuk onu bir emir kabul ediyor ve annesini babasını zorluyor. Hatta bak anne baba yoksa dedesini getiriyor. Baktık ki çocuklar sahip çıkıyor, bu işte biraz onları da sevindirmek için bir madalya çıkardık. Projemiz başladı '2 kişiyi getir, 1 madalya al', '5 kişi getir 1 Kupa al' gibi bir şey vermek lazımdı vermeye başladık. Öğrencilerden okulda olduğu için baya kan vericiler geliyor. Dolayısıyla Manisa olarak burada bir büyük başarı kazandık. Manisa, Türkiye genelinde kan bağışı alma konusunda birinci olduk. Türkiye genelinde ses getirdi, sonra bakanlık projeyi Kızılay Genel Merkezi ile projeyi tüm Türkiye'ye yaydı. Tabii bizi örnek aldılar. Konya'dan arıyorlar, Antalya'dan arıyorlar, Adana'dan bizim arkadaşlarımızı arıyorlar nasıl yaptınız diye. Oralara gidip eğitim verdik, nasıl yaptığımızı anlattık. Şu anda İstanbul'da da başlamış öğrendiğim kadarıyla."
1965 yılında evlendi, 2 çocuk sahibi
Yaklaşık 50 yıl evli kaldığı Jale Nardal'ı 70 yaşındayken şeker rahatsızlığına bağlı kalp yetmezliğinden hayatını kaybettiğini anlatan Nardal, eşiyle tanışmasını ve evliliğini şöyle anlattı.
“Eşimle üniversite hayatımda tanıştım. 1965 yılında evlendik. 2 oğlum var, biri diş hekimi,diğeri ise gemi inşaat mühendisi. Gelinlerim diş hekimi, eşim ise ev hanımıydı. Ev işini, düzenini, ekonomisini çok iyi bilir. Ben çok sıkıntılı bir yaşam sürdüğüm için bazen alamadığım şeyi almak istiyordum, ama hanım bu konuda beni durdurur ve bütçemize göre yaşamamızı sağlardı. Hayatım boyunca her zaman en büyük destekçim olmuş, hep yanımda yer almıştır, mekânı cennet olsun nur içinde yatsın inşallah. Oğullarımı meslek seçimi konusunda yönlendirmedim. Onlar da istedikleri bölümleri başarıyla tamamlayıp iş sahibi oldular. Onları ve torunlarımıza çok seviyorum. Biz anne ve babamızın yanında çocuklarımızı sevemezdik, onlar yattıktan sonra çocuğumu kucağıma alır severdim, babama karşı saygısızlık olmasın diye. Şimdi, torunlarımla vakit geçirmeyi her şeyden çok seviyorum. Benim eşyam değerlidir ve dokunulmasını sevmem ama torunlar geldiğinde her şeyimi alt üst ediyorlar, sesimi bile çıkarmıyorum”
Sağlıklı Yaşamın sırrının çalışmaya bağlı olduğunu söyledi
Genç yaşta emekli olanlara tavsiyelerde bulunan Nardal, “Ben bir işkolikim. Yaşım şu anda 84 ve boş durmayı hiç sevmiyorum. Hafta içi kaçta kalkıyorsam, hafta sonu da aynı saatte kalkarım. Evde boş durmak gibi bir huyum yok. Sağlığımı da hareketli olmaya, çalışmaya bağlıyorum. Kendimi işime verdim bu da başarıyı getirdi. Kahve kültürüm yok, ben yılda sadece 15 gün izin yaparım. O yüzden de hanım bana çok kızardı. Bazen personelden bile önce geliyorum. Bazı emeklileri görüyorum benden gençler ama çökmüşler. Atalarımızın söylediği gibi işleyen demir ışıldar, eğer kullanmazsanız o vücut çöker. Yediğime içtiğime dikkat ederim, fazla yemek yeme huyum yok. Gençliğimden bu yana yürümeyi çok severim ve düzenli yürüyüşler yaparım. Galatasaraylıyım ama kadroyu say deseniz sayamam, fanatikliği yok. Yüzmeyi sever, tenis maçlarını da takip ederim. Yemekle aram iyidir, hiç yemek ayırt etmem. Soframdan salata, kuru soğanı ve limonu eksik etmediğim gibi çok yağlı yemeklerle aram yok. Klasik ve Türk Sanat Müziği dinlemeyi çok severim. Doğayla iç içi olmak, manzara resimleri yapmak en büyük zevklerim arasındadır. Doğa ve yeşile aşığım diyebilirim. Her insan gibi ben de gözümün içine baka baka yalan söylenmesinden nefret ederim. Herkes hata yapabilir. Ama önemli olan bunu kabullenmek." dedi.
Sevecen ve güler yüzlü olduğunu, sorunlara pratik çözümler getirdiğini vurgulayan Nardal, "Hoşgörülü ve affediciyim, mütevazı ve halk adamı tipindeyim. İşim her şeyin önünde gelir. Hayır işlerine gönül veren ve sosyal faaliyetlere katılan organizasyonları organizasyon yapmayı severim." dedi.
"İkinci kez emeklilikten sonra kendini hayır işlerine adayacak"
Nasip olursa 84 yaşını doldurduğunu vurgulayan Nardal, bu bakımdan da işten ayrılmayı düşündüğünü belirterek "Kolay değil, 2002 ocak ayından itibaren tek başıma göreve devam ediyorum, bu da beni mutlu ediyor. Belki Hayatta bu tutuyor beni. Anlatabiliyor muyum? Seviyorum hayır işlerini. Bu arada Celal Bayar Üniversitesi Vakfı'nın kurucusuyum ve hala vakıftaki görevim devam ediyor. Ayrıca üyesi olduğum hayır derneği var, hayırsever erden de topladığımız bağışlarla öğrencilere burs veriyoruz. Çevremde hayır işlerine dayan dostlarım var ve pek boş durmayı sevmiyoruz. Bir de Manisa'da yapılacak çok şey var. Kimse kızmasın ama Manisa maalesef bunlara sahip çıkmıyor." diye konuştu. (Turgay Duyar)