İnanç iman etmek ne güzel şeydir. Seversin, inanırsın, kıymet verirsin bu sevgi bütün evreni, yaşanılır hale getirir. Fakat son zamanlarda sınırlarımızda izleri görülebilen ve bizi yakından ilgilendiren gelişmeler olmakta. Dünyayı kana boyayan, radikalleşmiş, sınır ve hoşgörü tanımaz, İslam’ı kullanan ve onu savunduğunu sanan cereyanlar, dünyamızı ve bizleri tehlikeli boyutlara taşımakta.
Onların çeşitli isimleri var. Fakat devamlılıkları genelde yok, bir ismi alıp bir süre sonra isim de değiştiriyorlar. Bu bağnaz ve kara düşünceli düşünceye sahip grup ve toplulukların yaptığı zulümler son zamanlarda açık ve seçik dünyanın birçok yerinde görüldü ve görülmeye devam etmektedir. Asya, Ortadoğu ve daha birçok yerler kana boyandı, insanlar sürüldü, işkence edildi, öldürüldü.
Bu zihniyetin, söyledikleri sloganlar ve ifadeleri pek cicili biçiliydi. En başta Allah’ın adını kullanıp, dünyayı kurtarmak gibi bir düşünceleri vardı. Ancak davranışları, yaptıkları hiç de masum değildi, cenneti savunurken dünyayı cehenneme çevirdiler.
Bu kara hizipler, tarih boyunca hep birilerinin himaye ve kışkırtmalarıyla güç bulmuş ve onlara da hizmet etmişlerdi, bugünlerde olduğu gibi.
Bazen bu taassup, yobazlık dışarıya gerek kalmadan içteki birikim ve hareketlenmelerle de ortaya çıkabilmekteydi. İnsanın içinde olan o “ben bilirim, benim doğruma herkes uymalıdır zafiyeti “ tarihimizde, Osmanlıda Kadızadeler denilen katı düşünceyle ülkede onulmaz yaralar açmıştı
Sonrasında dünya hâkimiyetine oynayan İngiliz politikası, Osmanlı üzerinde oyunlar oynadı. İslam’ı ve değerlerini bozmak için çeşitli uygulamalar ve misyonerler ile başarılar elde etti, yeni bir ivme kazandı.
Cumhuriyetle başlayan bir kısım uygulamalar, özellikle 1950 den sonra yeni arayışlara yol açtı. İçten ve dıştan yapılan tazyiklerle, emevi -selefi İslam’ı kurtuluş gibi algılandı, bazı gruplarca sahip çıkıldı.
Hoşgörüsüz kaba kara düşünce sahipleri, birilerini çıkarları için dünyayı yakmak için elinde geleni yapmakta. En güzeli ise madde ve manayı, dünya ve inancı bir edebilmekti. Bir memleket için olmazsa olmaz, inancını, imanını huzurla yaşayabilmek için, vatan ve ülkü bilincinin var olmasıdır. Ülküyle inanç çatıştı mı? Birlik de zor olur. Çok şükür ki Kurtuluş Savaşı vermiş, hoşgörüyü ve inceliği yaşamış, Yunus’u özümsemiş bir milletiz.