1970 yılında Ankara'da yüksek öğrenim görürken devamlı sahaflara gider ve kitaplar alıp okurdum. O yıllarda Makyavel'in 1455 yılında yazdığı "HÜKÜMDAR", İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitler'in Denizaşırı Ülkeler Propaganda Bakanı General Gobbels'in yazdığı " SAVAŞ NOTLARI" kitaplarını alıp okumuştum. 1973 yılında ise bir gençlik Liderinin verdiği, Genel Kurmay Başkanı rahmetli Mareşal Fevzi ÇAKMAK Paşa'nın ön sözüyle 1940'lı yıllarda yayınlanan ve belli kişilere teslim edilen " ESPİYONAJ VE KONTRESPİYONAJ" isimli istihbarat ve karşı istihbarat konusunda yazılmış bir kitabı da günlerce ve dikkatlice okumuştum.
Kurnaz insanlar kandırılacak saf, zayıf ve ahmakları kolayca bulurlar. Unutmamak gerekir ki bütün insanlar tek yüzlü ve iyi yaratık değillerdir. Halk, daima görünüşe aldanır ve görünen olaylara bakarak karar verirler. Bir insana iyilik yapacaksanız o iyiliği kırk parçaya bölerek bir iyiliği kırk defada vermek gerekir ki o muhtaç kişi size kırk defa avuç açmak zorunda kalacaktır, bugün sizden maddi yardım alan kişi gelecekte sizden emir alacaktır. Bir insana kötülük yapacaksanız bir defada yapınız ki insan hafızası zayıftır en kısa zamanda o kötülüğü unutabilir zira hafızayı beşer nisyan ile maluldür, zamanla ve ihtiyarlayınca unutabilir.
İnsan zekası üç çeşittir: kendiliğinden anlayanlar, kendilerine açıklanan şeyleri anlayanlar ve ne kendiliklerinden ne de başkalarının aracılığıyla anlayanlar. Küçük yalanlara kimse inanmaz ama büyük yalanlara halk inanır. Kara propagandada temel unsur unutmamak ve unutturmamaktır, unutturmayın ama bıktırmayın. Siyasette büyük yalanlara cahiller hemen inanırlar zira cahiller bilimsel kitapları okumazlar, bilgili ve tecrübeli kişileri hiç dinlemezler, araştırma ve soruşturma yapmazlar, bu üç unsur bir insanda yoksa birkaç üniversite bitirse bile cahildir. Öğrenmede üç metot vardı, okumak, dinlemek ve araştırmak. Cahillerin beyni çabuk yıkanır, şartlandırılır. İmam Gazali Hazretleri buyuruyor ki: " Bir delil ile kırk alimi yendim ama kırk delil ile bir cahili yenemedim." Cahiller sadece kendi doğrularına inanırlar, onların dünyada bilmediği hiç bir ilim yoktur, kerameti kendilerinden menkuldür. Onlar her şeyi bilirler ama haddini bilmezler.
Kara propaganda dost kaynaktan geldiğine inanılır fakat tam tersidir. Kara propagandanın kaynağı ve çıkış noktası belli değildir, kara propagandanın çeşidi yalan haber, iftira, çarpıtma, hile, entrika ve benzeri uygulama ile kitleleri harekete geçirmeyi amaçlar. Cahil kitleler, kara propagandalara çabuk inanırlar, doğrusuna kesinlikle inandıramazsınız. M.B.K. Başkanı Orgeneral ve eski Cumhurbaşkanı rahmetli Cemal GÜRSEL Paşa'nın 'in maiyetinde bulunan emekli bir asker 1968 yılında bizlere propaganda ve karşı propaganda, istihbarat ve karşı istihbarat dersi verirken en az üç kaynaktan teyit etmeden hiç bir habere inanmayın demişti.
Gençliğimizde bizlere büyüklerimiz hata yapmaz, yalan konuşmaz, onlar üstün zekaya, bilgi ve tecrübeye sahip dahi kişiler olarak lanse ediliyordu, bizler de onların çok üstün kabiliyetleri var sayarak ve keramet sahibi olduklarını zannediyorduk. Oysa yöneticiler de kuldur, hata yapabilir, yanılabilir, çevresi tarafından yanıltılabilir. Siyaset alanında kara propaganda metotları sürekli kullanılmaktadır. 1954 genel seçimlerini pek hatırlamıyorum ama 1957 genel seçimlerinden itibaren rakip siyasetçilere çok iftiralar atıldığına ve halkımızın bu yalanlara inandıklarına çok defa şahit oldum.
Eski siyasetçi Hüsamettin CİNDORUK yaptığı bir açıklamada: " İsmet Paşa'nın asker kaçağını olduğunu söyledik, halk bize inadı." demişti. Emperyalist ülkeler, hedefindeki ülkelerde yaşayan halkın arasında kara propaganda yaparak o ülkenin Milli Kahramanları, Milli ve Dini Değerleri v.s. hakkında aşağılayıcı ve karalayacağı yalanlar yayarak halkımızı birbirine düşman hale getiriyorlar ve kamplara ayırıyorlar. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği ve beraberliği için kara propagandalara karşı uyanık olmak zorundayız.