Biz Türkler yitirdiğimiz topraklar hakkında çok fazla konuşmak istemeyiz. Hatta içten içe yas tutarız.
Kaybettiğimiz ata yadigârı vatanlarımızla ilgili hatıralarımızı anlatmak zül gelir birçoğumuza. Toprak kaybetmeyi, vatan olarak gördüğümüz ata yurtlarımızdan ayrılmayı; oraları bir başka çizmenin kirlettiğini, başka bir bayrağın dalgalandığını görmeyi onursuzluk sayarız. Böyle durumlarda atalarımıza karşı adeta bir ihanet duygusu içinde yaşarız.
Gökyüzünü çadır yeryüzünü vatan olarak kabul etmiş bir milletsek nereye gidersek gidelim oradan ayrılmak zorunda kalsak ta yurt bellediğimiz coğrafyalar ebediyete kadar vatanımız olarak kalmaya devam eder.
Bizim için Türkistan neyse Kırım, Üsküp, Bosna, Tebriz, Kerkük, Saraybosna aynıdır.
Bizim için atalarımızın mezarlarının bulunduğu coğrafyalar gönlümüzde hala Türk vatanıdır.
Yüzlerce yıllık mazinin hatıraları, irfanla yoğrulan mimari, kültür ve kutsi Türk dilimiz gönül coğrafyalarımızda bizleri beklemeye, bizleri temsil etmeye devam eder.
Gönüllerin diline sınır çizilemezmiş. Gönüllerin vatanı yârine bağlandığı yerdir. Bizim için vatan anadır, yardır.
Uzak vatanlarımıza yönelik gönül köprülerimizi güçlendirme çabaları son yıllarda giderek önem kazanıyor. Ticari, kültürel, diplomatik, eğitim… birçok alanda hızla devam eden güçlü ve köklü mazinin her yönüyle canlandırılmasına yönelik faaliyetlere video, fotoğraf, sosyal medya kanalları ve seyahat notlarının kitaplaştırılması gibi güzelliklerin de eklenmesiyle zihinlerimizin pası silinmeye, gönüllerimizdeki vatanlarımız hakkında daha somut bilgilere sahip olmaya başladık
Türklerin hatıralarını yazma ve seyahat notları tutma geleneği Evliya Çelebi gibi birkaç istisna dışında çok sonraları başlamıştır. Bizler daha çok konuşma ve zihinsel kültür aktarımına önem veren millet olagelmişiz. Ancak son yüzyıldır önemi artarak devam eden hatıralar ve seyahat kitapları yazma geleneğimizin dünyaya örnek olacak denli güçlenmeye devam ediyor.
Evliya Çelebi sayesinde Osmanlı coğrafyası ve hinterlandı hakkında elimizde eşsiz bir hazine bulunmaktadır. Bu açıdan özellikle 1990’lı yıllardan sonra esaretten kurtulan Türk dünyası ve Balkanlarla ilgili hatıra kitapları ve seyahat notları her geçen gün daha da önem kazanıyor. Yayınlanan çalışmalardan bir kısmı internet bilgilerinden oluşmaktaysa da son dönemde okuduğum ve yaptıkları işin ne denli ciddi, gerekli bir çaba olduğunun bilincinde olan iki seyahat notundan bahsedeceğim.
Türkistan Türk coğrafyalarıyla ilgili değerli bilgiler veren Süleyman Sami İlker’in https://www.tarihistan.org/yazarlar/prof-dr-suleyman-sami-ilker/altay-tuva-ve-hakasya-gezisi-10-kizil-dan-cikis/11335/ sitesinde yayınlanmakta olan “ALTAY, TUVA VE HAKASYA GEZİSİ” yazılarını takip etmenizi tavsiye ederim.
Önemli bir gezi notları kitabıyla alanında örnek çalışma olmaya aday Eğitimci-Yazar Hüseyin Tunçay’ın “Ecdadımızın İzinde, Balkanlar” kitabını birkaç gündür elimden düşüremedim. Sağ olsun yazarımız “Kıymetli meslektaşım, kültür sevdalısı. En iyi dileklerimle…” ithaf cümleleriyle kitabı imzalama lütfunda bulundu.
“Ecdadımızın İzinde, Balkanlar” kitabı 10-18 Temmuz 2023 tarihleri arasında Bulgaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Kosova, Kuzey Makedonya ve Yunanistan’a yaptığı seyahat notlarından oluşuyor.
Evlad-ı Fatihan diyarı, Türklüğün nefes almaya devam ettiği ‘Gözcüler’ diyarı Balkanlar...
Her taş, her abidevi eser ve her türkünün bizden birer hatırayı anlattığı Türk coğrafyalarımız.
Yahya Kemal dile gelse ve yine haykırsa:
“Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene”
Batı Trakya Türkleri, Balkanlar bugün farklı ülkelerde, farklı kimlikler, yönetimler tarafından idare edilseler de bizim için İzmir kadar, Manisa, İstanbul, Kırım, Buhara, Kerkük, Musul, Kaşgar, Tebriz... kadar bize yakın ve bizim olan ata yadigârlarımızdır.
Hüseyin Tunçay’ın Balkanlara yaptığı gezi notlarını kitaplaştırdığı eserinde bizleri temsil etmeye devam eden ve varlığımızın ebedileşmesine katkı sağlayan milyonlarca hatırayı, binlerce mimariyi, selamı, kelamı gözler önüne serip bizlere Balkan rüzgârı estiriyor.