Söz uçar yazı kalır. Değerli fikir ve düşünceler kayıt altına alınmalıdır. Hüseyin Tuncay emekli bir eğitimcidir. Dünya görüşü geniş ve kültür seviyesi yüksektir. Onun yeni yayınlanan, gezi notlarını içeren Balkanlar isimli kitabı üzerine söz etmek istemekteyiz.
Bilindiği üzere Balkanlar bizim deyimimizle Rumeli’ni mühim bir kısmı Türk Yurdudur. Üç beş yüz sene bizim tarafından yönetilen ve bir medeniyet inşa edilen topraklarda, ecdadımız, Hanlar, hamamlar, medreseler, çeşmeler, köprüler, misafirhaneler, çarşılar, saat kuleleri, kale ve tekkeler, türbeler inşa etmiş bunların mühim bir kısmı özellikle SSCB –Rus yönetimindeki komünist rejimde kasıtlı ve planlı olarak yok edilmiş, çok az bir kısmı günümüze gelebilmiştir. Asıl mühimi ise öz diyarında yok edilen ve göçe zorlanan insanlarımız olmuştur.
Bu tür seyahat notları hem milli hafızayı diri tutmak hem de yapılacak ziyaretleri kolaylaştırmak için vardır.
Balkan seyahati kitabı, alınan notlarla birlikte resimlerle genişlemiş ve sonraki tamamlayıcı bilgilerle zenginleşmiştir.
Kitaptan bölümler sunalım:
Yazar, Cevdet dedesinin hayatında yer tutan Balkanlarla ilgili hatıralarını anlatıp tarih şuuru verdiğini belirtmektedir
Sofya’da Kadı Seyfullah Camisi imamı Kırcaalili Ayhan Mustafa ile konuşurken kırk yıl önce okunan, Emine Işınsu’nun Çiçekler Büyür romanıyla dış Türkler ile ilgili hassasiyet hatırlanır. “ Bildiğim ise, tek şey, bedenler, beyinler ve sevdalar bu toprağa gübre olabilir ve her yıl çiçekler yeniden büyür” Ülkü ve idealler koca çınar olup hülya ve hayalleri besler. ”
Sırbistan’da Belgrad yolu boyunca muazzam bir bitki örtüsü içinde ilerledik.
Sırbistan’ın Kosova’yı kendi toprağı olarak gördüğünü rehberleri vasıtasıyla şahit olduk.
Buralarda Türkçe konuşulmaktadır. Arnavutluk’ta Türkoloji ve Türkçeye ilgi büyüktür.
Yazar, tarihi mekânları, coğrafi özellikleri ve insanları kültür birikimiyle ve akıcı bir üslupla yazmıştır.
Türk, Arnavut, Bulgar, Sırp, Hırvat, Boşnak, Yunan Makedon Sloven çeşitli ırk ve dine mensup olanların yakından gördük ve ecdadın uzun zamanlar burayı sorunsuz ve hoşgörüyle idare ettiğini fakat stratejik ve ince bir konumda olduklarını anladık.
Karadağ’da Kotor şehrinde kimsesizlerin can yakan hikâyesini dinledik: Zenginlerin olduğu onlara hizmet eden çokça ihtiyaç sahibi ve fakirlerin yaşadığı şehirde, kimsesiz çocukların bakıldığı bir yetiştirme yurdu bulunmaktadır. Burada kadınlar isteyerek veya istemeden çocuklarını bu yurda yerleştiriyorlarmış. Annenin çocuğunu bir yıl içinde geri alabilmesi için yavrusunun boynuna bir kolye asılır, aynısının bir kopyası da annesine verilirmiş. Anne dilerse bir içinde çocuğunu geri alabilir, bir yıl geçince kolye boynundan çıkarılırmış.
Bizim bu öz diyarımızı unutmamız mümkün değildir. Yazarımız ve öz benliğe sahip olduğundan 2023 yılında yapmış olduğu geziyi kaleme almış ve fikir dünyasındaki hayalini gerçekleştirmiş ve bize ulaştırmıştır.