İnsanlar, küçük yalanlara inanmazlar ama büyük yalanlara inanırlar. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Reklamcılıkta ve propaganda metotlarında temel bir ilke vardır: " Bıktırmayın ama unutturmayın." Halk büyük yalanlara daha çabuk ve kolayca inanır, insan oğlu küçük yalanlara kıyasla büyük yalanlara her zaman daha kolay inanırlar çünkü kendileri önemsiz konularda sık sık yalan söylerler ama büyük ölçekli yalanlara daha çok inanırlar.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük propaganda uzmanı olan MAKYAVEL, İtalya'nın Cenova kentinde 1455 yılında yazdığı "Hükümdar" isimli kitabında halkın dikkatini başka yönlere çekebilmek için hükümdarın devamlı büyük yalan söylemesini ve hayali dış düşman yaratmasını, halk dış düşmana odaklanınca iç politikada her istediğini rahatlıkla yapabileceğini tavsiye etmektedir. Günümüzde A.B.D. dahil bazı emperyalist ülkeler büyük yalanlarla dünya kamuoyunu kendi tarafına çekmekte ve kendi emellerini kolaylıkla gerçekleştirmektedir. Bunun örneğini Irak ve Libya'da gördük.
Hitler Almanya'sında Deniz Aşırı Ülkeler Propaganda Bakanı olan Joseph GOBBELS " Savaş Notlarım" isimli kitabında diyor ki: " Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur. Yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz sonunda halk buna inanır." Meşhur şair Namdar Rahmi KARATAY bir şiirinde: " Hakikat insanlara zor görünür. Komşunun tavuğu kaz, karısı kız görünür." diyor.
İnsanları gerçeklere inandırmak, ikna etmek ve doğruları kabul ettirmek çok zordur. Özellikle inat, gerçekleri kabul etmeyen ve göremeyen, beyni yıkanmış kişileri ikna etmek çok zordur hatta imkansızdır. İmam Gazali diyor ki: " Bir delil ile kırk alimi yendim ama kırk delil ile bir cahili yenemedim." 1840'lı yıllarda Amerika'da Harriet TUBMAN isimli bir kadın binlerce köleyi esaretten kurtarır. Yıllar sonra " Köleleri kurtarırken en çok zorlandığınız şey neydi?" diye sorduklarında: " Bir köleyi, köle olmadığına ikna etmekti." der.