Yaşı 50 ve üzeri olanların özlemle hatırlayabilecekleri Ramazan Ayına dair birçok hatırası vardır. Hatıralarıyla yaşayan 80 yaş ve üzeri Manisalılarımız için ise Ramazan ayının tadı bir başkadır.
İnsan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı acı tatlı anıları hiçbir zaman unutamıyor. Yaşlılarımızı dinlemek hatta anlattıklarını kayıt altına alıp kağıda dökmek şehrin kültürel mirasına sahip çıkmak için her vatandaşın görevidir diye düşünüyorum.
Kültürel geleneklerini yaşatamayan, gelecek nesillere aktaramayan milletlerin milli kimliklerini koruduklarından bahsetmek mümkün değildir!
Modern çağın değişen teknolojik şartlarına ayak uydurabilecek argümanlarla kültürün yaşatılması, cazip hale getirilmesi için bütün kurumlarımızın üzerine düşen görevi yapması gerekir. Geleneğini yaşamayan, yaşatamayan milletlerin kültüründen bahsetmek abesle iştigaldir.
Ramazan geleneklerimiz milli kimliğimizin bilinçaltımızda yer etmesinde çocukluğumuzda kazandığımız en önemli hasletlerimizdendir.
Ramazan ayında varlıklı aileler evlerinde, konaklarında iftar yemeği verir ve misafirlerini uğurlarken onlara ‘diş kirası’ adıyla bahşişler hediyeler verirdi.Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden Yusuf Has Hacip’in (1017-1170) Kutadgu Bilig eserinde de geçen ‘diş kirası’ ifadesi Fatih’in vezirlerinden Mahmut Paşa döneminde İstanbul’da yaygınlaşmıştır.
Yusuf Has Hacip: “Hediye ver; gücün yeterse, ipekli kumaş ver; mümkün ise, diş kirası ver ki, gelenlerin ağzı kapansın.” ifadesiyle diş kirasının önemini anlatmaktadır.
Kıymetli büyüğümüz Faruk Saydam Beyin çocukluğuna dair hatıralarından (Söyleşi:7 Ocak 2025) bazı alıntılar yaparak Manisa’da yaşayan ramazan geleneleri yazımızı bitirelim.
Çıtır Pıtır Gecesi
El işinden kartondan yapılma fenerler olurdu. Bu fenerler yakılırdı. Uygun fiyatta olurdu. Balkona veya görülecek yerlere asılırdı. İki üç şerefeli olurdu uçlarında mum olurdu. Kandil simidi ve helvası dağıtılırdı. Çıtır Pıtır (100 )paraydı... Kağıdın içine konan fosfordu. Yere sürtümüzde ışık yakardı. Ses çıkarırdı.
Ramazan günlerinde ekseri yaz aylarında çocuklar tekne oruç tutardık. Oruç tutan çocuklara bahşiş ödenirdi. Oruç bahşişi alırdık.
Evlerde de gezici hafızlar olurdu. Hatırladığım Kör Hafız denen biri vardı. Mukabele okurdu halk iftara davet ederdi. Biz de dinlerdik. Kör Hafız iftardan sonra evlerde kuran okurdu. Hafızlar gezgindi. Çoğunluğu ama olurdu. Civar illerden manisaya gelir ve camilerde mukabele okurdu. Hali vakti yerinde olanlar evlerine çağırırdı.
Teravih namazı önemliydi. Çocuklara uzun gelirdi. Ancak namazdan sonra hafızlar Kuran ve ilahiler ilgimizi çekerdi.
Namazdan sonra Borsanın karşısındaki kahvede Karagöz Oyunu oynatılırdı. Babalarımızla, amcalarımızla seyrederdik.
Ramazanın son günlerinde Peygamberimizin sakalı gelirdi hafızlar ilahi okurdu. Herkes vecde gelirdi imam kırk kat bohçanın içinde parlak camın içindeki sakalı öper dua ederdi. İki rekat şükür namazı kılınırdı.
Ramazanlarda evde iç hazırlanırdı. Fırınlarda pişilirdi. İçli pide yapılırdı. Karpuz önemliydi. Tel dolaplarda sıcak günlerde kuyularda saklanırdı.
Çocuklar Osmanlı Macunu, Pamuk Şekeri yerdi. 100 paraya (2.5 kuruş) alırdık. O zamanlar 1 kuruş yevmiye alırdım.
Ramazanda panayırlar Sultanönünde kurulurdu. Dönme dolaplar, gıcırdaklı olurdu. Salıncaklar... daha sonra çadır tiyatrosu olurdu. Kantolar gelirdi. Sultan önünde olurdu. Giriş 5 kuruş olurdu. Müzikli eğlence olurdu.
Teravih namazını çabuk kıldıranlara gidilirdi. Velioğlu, Hatuniye, Sultan ve Yarhasanlar, Yeni Cami bu konuda meşhurdu. Ben o zamanlar ilkokul öğrencisiydim. İmam Hafız Emin Hoca, uzun boyluydu.
Taşçılar Mescidinde Hafız Emin Hocanın oğluyla ikimizi Kuran dersi verirdi. Manisada yaz aylarında Kuran dersine giderdi. Çocuklar ya ilkokuldu Çizmeci Şekerci Hüseyin Dedenin çırağıydım.
Ben ortaokuldan itibaren Karagöz, Köylü ve Yeni Asır gazeteleri okurdum.
Bayram sabahı
Bayramdan bir gün evvel ayakkabı alırdı. Ayakkabılarımızı yastığın altına koyardık. Yeni ayakkabılar ayakları vururdu.
Bayram sabahı büyüklerle Hatuniye Camiine bayram namazına gidilirdi. İnce sesli bir müezzin vardı.
Bayram namazından sonra camide bayramlaşma başlar evlerde devam ederdi. Harçlık alınırdı. Akraba evlerinden mendilin arasına para konudu. Mendil adetti. Para veren evlere daha çok giidilirdi.
O zamanlar Mesir Macunu evlerde yapılırdı. Martın 12’sinde annelerimiz yapardı. Mesir törenleri yasak olduğundan evlerde yapılırdı.