Hoca Câhit Gözkân ile ilgili iz bırakan hatıralarınız var mıdır?
Hocan Câhit Gözkân ile ilgili gerek mûsikî meclisimizde dile getirilen gerekse talebeleri ve yakın çevresinden duyduğum pek çok mesel teşkil edecek hatıram mevcuttur. Ancak benim kendisine olan merbutiyetim sebebiyle nakillerimin mübalağa olacağı zannını uyandırabilecek olması bakımından ihtiyatla, birkaç hatıra nakletmekle yetineyim. Mesela;
- Hocamın küçük kızı olan Melahat Hanım bir sohbetimizde Münir Nurettin Selçuk’un bir ziyaretini anlatmıştı; malum İstanbul kibarları arasında ziyaretlerin haber verilerek yapılması esastır. Ama bir gün kapı çalınır, kapıya evin küçük kızı Melahat Hanım bakar, karşısında Münir Nurettin Selçuk durmaktadır. Münir Bey evin müdavimleri olan mûsikî halkasından biri değildir, Cahit Hoca’dan da 10 yaş büyüktür. Sadece mûsikî dünyasından gayet resmî bir tanışıklıkları vardır. Münir Bey, kızım Hoca evde mi diye sorar? Melahat Hanım evde efendim hemen haber vereyim der, Cahit Hoca hemen gelir, buyur edilir selamlığa alınır. Münir Bey hemen konuya girer; Cahit Beycim filanca makamlar ve birbirlerine yakınlıkları hakkında bir problemim var, çözemedim, sizin bu konuda bir malumatınız var mı diye sorar? Cahit Hoca hemen yanda bulunan mûsikî odasından udunu getirir ve konu olan makamları ud ile izahlı olarak anlatır. Münir Bey tatmin olur ve teşekkür ederek ayrılır.
- Hocamın en yakınında 47 sene bulunmuş talebesi Cumhuriyet Savcısı, Udî, Kemanî ve Bestekâr Ş. Ünal Ensari birkaç kere anlatmıştı; zamanın önde gelen gazeteci-yazarlarından Ref’i Cevat Ulunay’ın Pendik sahilinde yazlık evi varmış. Ki halen de Pendik’te merkezi ve uzun bir cadde onun adını taşır. Bu yazlık evde her sene yaz aylarında, bahçede yaz faslı yapılır, zamanın önde gelen sanatkârları da bu fasıl akşamına davet edilirmiş. Yine böyle bir yaz akşamı, mutat olduğu veçhile fasıl arası sohbetlerde, nadirattan ve pek kullanılmayan Nühüt ve Büzürk gibi makamlardan sohbet açılmış, sonunda da hazırûn içinde bulunan meşhur Udî Yorga Baconos’tan bu makamlarda bir taksim istenmiş. Yorga hemen taksime girmiş ve devam ederken yanında oturan Câhit Gözkan kimsenin duymayacağı şekilde Yorga’nın kulağına doğru eğilip, yakından tanıdığı Udî’ye, “atma Yorga demiş, Yorga da sessizce aman Câhit’ciğim sesini çıkarma senden başkası anlamaz” diye cevap vermiş. Bu diyalog yaşanırken, her yere yanında götürdüğü talebesi Ünal Ensari de ikisinin arasında arkalarında oturmakta imiş. Ünal Ağabeyimiz biraz da hocasıyla övünmek için bu hatırayı arada tekrar ederdi.
- Konya’da 1950’li yıllara yapılan Mevlâna İhtifallerinin ilk katılımcı ve dahi öğreticileri arasında yer alan Hoca Câhit Gözkân’a bir mûsikî sohbeti içinde zirgüleli Hicaz makamının şedlerini sormuşlar. Hoca da o zaman yanından ayırmadığı diyapazon düdüğünü üfleyip, bu “re-yegâh” deyip şedaraban, bu “mi-hüseyni” deyip suzidil, bu “sol-gerdaniye” deyip hicazkar, bu “ırâk” deyip evcârâ makamlarını yapmış ve makamları bütün incelikleriyle tarif etmiş sonra dönüp soruyu sorana hiçbiri birbirine benziyorlar mı demiş, bu derece mûsikîye vukuf karşısında şaşıran sual sahibi tabii benzemiyor demek durumunda kalmış. Bu diyalogdan hemen sonra bir arkadaşı, Cahit Bey’in yanına yaklaşıp, Câhit’cim ne yaptın, aynı kişi senden önce, gurubun en kıdemli hocası olan, Kudümzenbaşı Saadettin Heper’e aynı soruyu sormuş, Saadettin Hoca da uğraşmamak için olsa gerek, hepsi aynı şeydir, sadece perdeleri farklıdır diye geçiştirmiş. Cahit Hoca bu anısı için; “hiç bu kadar mahcup olduğum bir hali hatırlamıyorum, yerin dibine girdim” diye anlatırdı. İşte eslafın zarafeti…
- Cahit Hoca’nın müdavimleri arasında, iki Müslim Bey vardır. Birincisi Av. Muammer Müslim Topçu, diğeri Başhekim-Dr. Müslim Kızılkan’dır. İkisi de udîdir, umumî fasıl akşamlarının dışında, özel cumartesi meşklerinin de takipçilerindendirler. Dr. Müslim Bey’in birçok bestesi de mevcuttur. Dr. Müslim Bey’in mûsikî çevresi hayli geniş olduğundan, Cahit Hoca hakkında, meclisimiz dışında duyduğu bir anısını arada bir tekrar ederdi. Zamanın genç ve meşhur udîlerinden birine-ki emin olmamakla beraber ismini ihtiyatla ifade ediyorum. C. S.’a çok iyi ud çalıyorsunuz, herhalde en iyi udî sizsiniz demiş. Bu ifade karşısında genç udî; evet en iyi benim, ama Cahit Hoca’yı kastederek, “Kadıköy’de bir ihtiyar var. O benden de iyi demiş.”
- Cahit Hoca’nın bir de Radyo hayatı vardır. İstanbul Radyosunun kurucularından Mesut Cemil’den, zamanın üstat mûsikîşinaslarına kadar mûsikî dostluğu ve arkadaşlığı olan Cahit Gözkan, 1945 ve 1970’li yılları arasında, 25 yıl boyunca İstanbul Radyosunda birçok fahri vazifede bulunmuştur. Bunlar Radyo’ya alınacak sanatkârların imtihan edilmesinden, yapılan kayıtların dinleyerek kontrol edilmesine kadar, hocaları Ahmet Mükerrem Akıncı Talebeleri korosundan, saz eserleri icra eden heyetlere ve dahi bazı özel kayıtlara katılmaya kadar çeşitli gönüllü çalışmalardır. İşte zaman zaman bu Radyo yıllarında bahseden Cahit Hoca; “bir gün olsun, programdan önce veya sonra, Radyo çay ocağına inip oturmadım” demişti. Sebebini ise, “gönlüm bir başka tarafa kaymasın” diye ifade etmiştir.
- Bu arada, Nezih Uzel’in, “elime ilk kudüm zahmelerini tutuşturan hocam Cahit Gözkan’dır” yazılı beyanını ve diğer talebesi Dinçer Dalkılıç’ın, “Rebab bugün Hocam Cahit Gözkân sayesinde yaşıyor” şeklindeki yazılı beyanını da iz bırakan hatıralar arasına kaydedelim.