Manisa 8
kapalı

Türkiye ve Türk dünyası ikiyüz yıldan fazla bir zamandır özünü bulmaya, kendini toparlamaya çalışıyor. Türk Devletleri Teşkilatının kurulması Türk Dünyasının toparlanması ve özüne dönmesi için bir milattır.

Türkiye’nin ve Türk dünyasının son yüzyılda yaşadığı tecrübeler ışığında Türk dünyasının nihai hedefi olan Türk asrına doğru bu günden ışık tutmak gerekir.

Türkiye’nin devlet olarak yüz yıl sonra yeniden raftan indirdiği Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonu Turan yolunda büyük ve onurlu bir hedeftir. Türk dünyası tarafından sevinç, umut ve heyecanla karşılanmıştır.

Türk Yüzyılı”, “Turan”, “Türk Birliği” gibi farklı adlandırmalarla Türk devlet ve toplulukları tarafından gönülden benimsenen düşüncenin yüz yıldan önce ortaya konulmuş bir düşünce olsa da şartlar ve uluslararası şartların olgunlaşmasıyla yeniden hayata geçirilmesi için adımların atılmaya başlaması önemlidir.

Öncelikle Türk dünyasında insanların zihinlerindeki Türk Yüzyılına ulaşmanın önündeki engelleri temizlemek gerekir. Türk dünyasında halen fiilen yaşanmakta olan Türk Yüzyılına olan inanç ve düşünce devrimine olan güçlü inanç ve hedef birliği Türk yüzyılının en büyük kazanımı olacaktır.

Türk Yüzyılı, Turan, Türk Birliğini gerçekleştirmek amacıyla birçok devlet ve hükümdar, düşünce insanı, komutan çaba harcamış, mücadele etmiştir. Ancak son iki asırda Türk Dünyasında yaşanan gelişmeler Türk dünyasının ayağa kalkmasını engellemiş, kültür, dil, tarih,... birliğinin gerçekleşmesi engellenmiş, gecikmiştir.

Yazımızda Türkiye’yi merkeze alarak Türk Birliği ve Türk Yüzyılı anlayışı üzerinde durulacaktır.

...

Türkiye’de Cumhuriyet adeta yoktan var olma çabasının ürünüdür. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında yaşanan düşünce ve eylem alanındaki bazı kırılma ve handikaplarından örnek vererek Türk Yüzyılılana uzanan süreci anlamaya çalışmak ve sağlam bir zemine oturtmak gerekir.

Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsenen Milli Mücadele merkezli tarih, dil ve kültürle birlikte dış politika, Türk dünyası tezi hiç kuşkusuz eksik, yarım ve birçok açmazlarla doludur.

Cumhuriyet yönetimi Osmanlı’dan devraldığı Batılılaşma, çağdaşlaşma anlayışı çerçevesinde ulus merkezli bir millet ve yeni bir hayat tarzı oluşturabilmek amacıyla birçok alanda köklü değişimler yapmış ve amaçlanan hedeflere kısmen de olsa 1950’li yıllara kadar ulaşılmış görünmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında daha da belirginleşen milli tarih yazımı çerçevesinde benimsenen anlayış çoğu zaman Osmanlı’nın son dönemiyle olan bağlarını görmezden gelme yolunu tercih etmiş görünür.

Güneş Dil Teorisi, Kayıp Kıta Mu, Yunan , Batı Merkezli anlayışı benimseme pahasına tarih, kültür ve yeni hayat anlayış, algı ve yazımında değişimler yaşanmış ve bu değişimler aynı zamanda bazı çevreler tarafından toplum mühendisliğine; Türk Milletini dönüştürme eylemine kadar götürülmüştür! Ki hala bu anlayışın tam olarak ortadan kalktığını, toplum mühendislerinin Türk Milletini değiştirme, dönüştürme çabalarından vaz geçtiğini söylemek zordur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılan tarih, edebiyat, uluslararası ilişkiler, sosyoloji... ve Milli Eğitimin yayınladığı çalışmalar incelendiğinde Türk Milletine adeta yeni bir köken aranmak istendiği izlenimini uyandırır! O yıllarda merkezi elinde bulunduran birçok çevre tarafından Yunan, Roma ve Batı rol model olarak sunulmuş görünmektedir!

Yeni Cumhuriyetin Hitit ve Sümer uygarlıklarının (Sümerlerin Türk olma ihtimalleri bulunsa ve Orta Asya kökenli oldukları kanıtlansa da) Türk olduğunu kanıtlama çabasında Türkiyenin köken arayışlarını görmek mümkündür. Ki bu çerçevede Türk Tarih ve Türk Dil Tezleri ön plana çıkmış ve Orta Asya Türk tarihine yönelik araştırmalara önem verilmiştir.

Aynı konuyu haftaya devem edeceğiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.