Terör örgütü PKK’nin kırk yıldır bilhassa Kürt vatandaşlarımızın çocuklarını; çeşitli vaatlerle kandırarak, ütopyalarla beyin yıkayarak, çeşitli tehditler yaparak ve cebren dağa kaçırdığı uluslararası kuruluşlar da dâhil olmak üzere herkesçe bilinir. Dağa kaçırılan çocukların uyuşturucuyla terör makinesine dönüştürüldüğü ve çocuk yaştaki kızlara tecavüz edildiği de…
Eli kanlı bu örgütün 1984’te başlayan eylemleriyle bugüne kadar on binden fazla güvenlik görevlimizi şehit ettiği ve kırk bine yakın insanımızın canına kıydığı da herkesin malumudur.
Siyonizm’in kuklası bu örgütün kendi beyanıyla, silahlı eylemleriyle ve KCK Sözleşmesi’yle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’daki bazı illerimizin içinde bulunduğu bir terör devleti kurmayı hedefleyerek ülkeyi bölmeye çalıştığına da herkes şahittir.
Kapatılan türevleri de dâhil olmak üzere HDP’nin bu alçak ve aşağılık terör örgütünün siyasi uzantısı olduğu da herkese aşikârdır. Nitekim HDP’nin eş başkanlarının “Biz sırtımızı YPG/PKK’ye yaslıyoruz.”, “Apo’nun heykelini dikeceğiz.” ve HDP milletvekilinin “Kürt sorunu devam ettiği müddetçe gerillaya katılım da olacak, çatışma da olacak, savaş da olacak.” açıklamaları ortada olduğu gibi bugüne kadar HDP’nin hiçbir yetkilisince PKK’nin ve eylemlerinin eleştirildiği ve kınandığı vaki değildir. Bu fotoğrafa göre HDP ile PKK arasında mesafe yoktur; bu sebeple HDP’nin terör örgütü PKK ile arasına mesafe koymasının istenmesi de muhaldir. Ayrıca, bugün ülkedeki sorunun Kürt sorunu değil, PKK terör sorunu olduğu ve HDP’nin Kandil’deki terör baronlarının vesayetinde siyaset yaptığı gözler önündedir.
Herkesçe malum bu hususları tekrara düşmemi şöyle izah edeyim: Kırk yıl sonra Diyarbakır anneleri, HDP Diyarbakır il binası önünde oturma eylemi yaparak can pareleri çocuklarının HDP il ve ilçe binalarından dağa kaçırıldığı gerçeğini yüksek sesle haykırmaktadırlar, haykıramayan sayısız anne adına da… Diyarbakırlı annelerin Hacire anayı örnek alarak 3 Eylül 2019’da HDP il binası önünde başlayan çığlıkları bugün itibarıyla yirmi dördüncü gününde. Sayıları elliye yaklaşan Diyarbakırlı anneler, çocuklarının HDP başkanlık binalarına girdikten sonra bir daha geri dönmediklerini ve dağa kaçırıldıklarını söylüyorlar.
Bu çığlıklara destek, ülkede çığ gibi büyüdü… Bu ülkenin vatandaşı, sanatçısı, aydını, gazetecisi, milletvekili hülasa vicdan sahibi herkes bu çığlıkları duydu ve annelerin tarifi imkânsız nalânlarına ortak oldu…
Annelerin bu çığlıklarına ve gözyaşlarına hangi vicdan ses vermez, hangi vicdan bu çığlıkları duymazdan ve gözyaşlarını görmezden gelebilir? Hangi vicdan bu haykırışlara ve çığlıklara kulak tıkayabilir? Keşke bu sorulara hiçbir vicdan diye cevap verebilseydim; ancak maalesef…
PKK’nin çukur eylemlerinde devleti katliamcı olarak niteleyerek insan temel hak ve hürriyetlerini ağızlarından düşürmeyen ve kendilerini aydın sanan zavallı müfteriler bildiri yayımlarken annelerin bu çığlıklarını duymazdan geldiler.
Taksim Gezi Parkı eylemlerinde birkaç ağacın yerinin değiştirilmesini bahane ederek azgın boğalar gibi sağa sola saldırıp ortalığı yakıp yıkan sözde çevreciler ve destekçi sözde sanatçılar da Diyarbakırlı annelerin oturma eylemini görmezden geldiler, seslerini duymazdan geldiler. PKK’nin ve HDP’nin bu vahşetine tek kelime etmediler.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve İP Başkanı Akşener, annelerin HDP’nin kapılarına deği, devletin kapısına gitmeleri gerektiğini söylediler. HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki annelerin oturma eyleminin hukuki bir süreç değil, siyasi bir eylem olduğunu; devletin, çocukların kaçırılmalarıyla ilgili hukuki süreci başlatıp devam ettirdiğini bilmezden ve anlamazdan geldiler siyasi çıkarları için… HDP’ye tek kelime söylemediler örtülü ittifaklarına ve aynı safta duruşlarına zarar gelmesin diye… Bu tavır, devletimizin kökünü kazımaya çalıştığı PKK’ye en basit ifadeyle can suyu verilmesi anlamına gelmez mi? Bu tavır, Kandil’in şubesi gibi çalışan HDP’yi temize çıkarmak değil midir?
Siyonist uşağı FETÖ’nün bankası, medyası ve dershaneleri kapatılırken üstünü başını yırtan siyasi şovmenler de Diyarbakırlı annelerin feryadı için kıllarını bile kıpırdatmadılar.
PKK’ye finansörlük yapan HDP’li belediyelere kayyum atanması üzerine devleti eleştiri bombardımana tutarak Demokrasi’yi ağızlarından düşürmeyenler, oturdukları koltukların bedelini ödemek üzere görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarını ziyaret için koşa koşa Diyarbakır’a gidenlerden annelerin çığlıklarına hiçbir ses çıkmadı. Üç maymunu oynadılar…
Eyvallah!