İslâm tarihinin bu ilk hânedan-devleti olan Emeviler, Ümeyyeoğulları soyundandır. Halifelik müessesesini mutlak, babadan oğula geçen- verasete dayalı bir hükümdarlık haline dönüştürmüş, biat uygulamasını şeklen de olsa devam ettirmişlerdir. Devlet güç ve yetkilerinin hepsi halifenin elinde toplanmıştır.
İslâm’ın doğuşundan bir zaman sonra, Emevîler, İslâm’ın temsilcisi konumuna geldiler ve Orta Asya’ya doğru da yöneldiler. Orta Asya, bir Türk yurdu idi. Fakat Türkler çeşitli devletlere ve dinlere sâhip olarak ayrı ayrı yaşamaktaydılar. Askerî bir güce sâhip olan bu devlette belirli bir ölçüde sanat ve kültür faâliyetleri de gelişti. İlk zamanlarda Emevîler, medeniyet sâhasında Bizans’tan etkilendi, fakat Îran ananelerine tâbi oldu. Emevîler 686 yılına kadar Helen yazısını devlet kademelerinde kullandılar. Araplar hâkimiyeti altına aldıkları halkların belirli âdetlerine kısmen uydukları da oldu. Ancak Arap tutuculuğu ve menfaati, Emevî saltanatı boyunca hep devam etti. Emperyalist bir yapıdaki bu saltanat, İslâm inancına da zarar verdi. Bu devirde taassup ve cehâlete doğru gidildi.
Târihe baktığımız zaman, devletler, kurulduğu zamânın, coğrafyanın ve kurucularının zihniyetine göre şekil alır. Nitekim Râşid halîfeler döneminden sonra Müslüman idâresi Kureyşlilerin asırlık düşmanı Ümeyye oğullarına geçince, Emevî’ler Câhiliye âdetlerine geri dönerek, Arap örfünü dinleştirdiler. Hz. Peygamber âilesine karşı kin ve intikam güttüler, pek çok yalan hadis uydurarak kendi zulümlerine dînî, hukūkî gerekçe hazırladılar. Söz gelimi Ebû Süfyan, Hz. Peygamber’le; oğlu Muâviye, Hz. Ali’yle Muâviye’nin oğlu Yezid de Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’le amansız mücâdele etti. Arap örfüyle gelen değerlerle, Kur’an ve gerçek sünnetten gelen değerler birbirine karıştı.
Emevîlerin pek de âdilâne olmayan yönetimlerinden, taassubundan Müslümanlar dahi nasibini aldı. Onların, “Mevâle” dedikleri, Arap olmayan Müslümanlara karşı bile müsâmahasız davranışları, memnûniyetsizlikleri arttırdı. Sonraları, Abbâsîler onlardan bayrağı aldı. Fakat Abbâsîlerin başa geçmesindeki asıl pay Türklere âitti. Abbâsî’lerin ordusuna büyük katkıyı Ebû Müslim-i Horasânî’nin başında olduğu Türkler yaptı. Abbâsîler o dönemde önemli bir gelişme kaydeden Şiî isyanlarına karşı koydular ve suni İslâm’ın koruyucusu oldular.