Oğuz amca, Erzincan ilimizin Kemah ilçesinin Oğuz köyünden olup o günkü ulaşım şartları v.s. sebeplerden dolayı babası tarafından nüfusa 20 yaş küçük yazdırılmıştır. Birinci Dünya Savaşı başlayınca askere alınır, Çanakkale Cephesine gönderilirken geride kalan iki oğlu Akif ve Hasan da askere alınarak Doğu Cephesinde görevlendirilir. Geride köyde eşi Hatice, kızı Nadiye ile 16 yaşındaki oğlu Mustafa kalmıştır. köyün nüfusunun üçte ikisi Türk, üçte biri ise Ermenidir.
Çanakkale'de İngiliz ve Fransız donanmaları siperlerimize ölüm yağdırmaktadır, Oğuz amca köyünden haber almaktadır, eşine gönderdiği mektuplarda oğullarından haber sormaktadır, eşi de yazdırdığı cevabi mektuplarda, oğullarından iyi haberler aldığını merak etmemesini tavsiye etmektedir. Oysa her iki oğlu Akif ve Hasan Sarıkamış'ta şehit olmuşlardır. Karısı bu acı haberi kocasından saklarken aslında Oğuz amca da oğullarının şehadetini haber almış ama eşi üzülmesin diye ondan saklamaktadır.
Küçük oğlu Mustafa da askere alınmıştır ama hangi cephede olduğundan haberi yoktur, Bir muharebe esnasında Oğuz amca yaralanır ve Sahra Hastanesine getirilir, bu arada çadıra devamlı yaralı getirilmektedir, Yaralı askerlerden biri Oğuz amcayı görünce, yüzünü saklar ama Oğuz amca bu yaralı askeri tanır ki bu asker onun küçük oğlu Mustafa'dan başkası değildir, Mustafa şehit olur ve babası tarafından defnedilir.
Oğuz amca, taburcu olunca tümen'ine gider ama Tümen'i Filistin cephesine doğru yola çıkmıştır, Oğuz amca zorlu bir yolculuktan sonra Tümen'ine ulaşır. Bölük Komutanı Fuad (GÜCÜYENER), O'nu yaşlı olduğu için geri hizmete almak ister ama Oğuz amca kabul etmez, oğullarının intikamı için ön cepheye gönderilmesini ister. Bir gün Fuad Bey'in seyisi ile birlikte atlara binerek üç gün ortadan kaybolurlar, üç gün sonra yedi İngiliz askeri esiri ve 12 at ile geri dönerler.
Filistin Cephesi çökünce Suriye Cephesine gelirler, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi ilan edilmesi üzerine Anadolu'ya gelirler. Köyüne dönmez, Ankara'ya gelerek Milli Orduya katılır. Kurtuluş Savaşının her muharebesinde, her cephede O'nu görmekteyiz. Yaşı 52 olmuştur ama o yaşlılığı kabul etmez, arslanlar gibi dövüşür, O'nu İnönü'de, Sakarya'da, Büyük Taarruz'da, Afyon cephesinde en önde görmekteyiz. Bu tarih yazan isimsiz kahraman, 9 Eylül 1922 günü İzmir Kordon Boyu'nda silahını komutanına teslim eder.
Köyüne doğru yola çıkar, haftalarca yürür, bir akşam karanlığında köyüne ulaşır, susamıştır, köyün çeşmesine yaklaşır, bir yaşlı kadın çeşmeden su doldurmaktadır, çeşmeye yaklaşarak:" Bacım, bana bir tas su doldurur musun?" deyince kadıncağız çığlık atar, aman Allah'ım bu ses sekiz seneden beri yüzünü görmediği eşi Oğuz amcanın sesidir. Oğuz amca evine gider, 1950'li yıllara kadar köyünde yaşar ve orada vefat eder. köyünün ismi de Erzincan Valiliği tarafından bir vefa borcu olarak OĞUZ KÖYÜ olarak değiştirilir.
Kurtuluş Savaşımıza fiilen katılan 207 bin er ve onların en üst rütbelisinden en alt rütbelisine kadar tüm komutanlarının her biri kahramandır, cephe gerisinde hizmet eden kadınlarımız başta olmak üzere milletimizin tüm fertleri bu büyük zaferde pay sahibidir. tüm şehitlerimizin ve geride kalan gazilerimizin ruhları Şad olsun.
KAYNAK: 1. DÜNYA SAVAŞI VE KURTULUŞ SAVAŞI KOMUTANLARINDAN FUAD GÜCÜYENER " TANIDIĞIM KAHRAMANLAR"