İnsanların çeşitli inanç ve kutsalları vardır. biz Türkler için de dağlar hayatımızda çok mühim bir yer tutmuştur. Kafdağı bunlardan biridir, onun üzerinde yuva kurduğu kabul edilen Anka- Simurg benzeri kuşlar da inançlarda, efsanelerde, hikâyelerde yer bulmuştur.
Hüdhüd- İbibik kuşu diğer bütün kuşları yanına çağırır, meclis toplanır. Söylenecek, yapılacak işler vardır. Huma kuşu başındaki ibibiği tacı gibi olan, uçarken sakladığı ibiğibi yelpaze gibi açan, çok renkli zarif, kurdun kuşun dilinden anlayan Süleyman Peygamberin haberci kuşu olarak bilinir.
Bir toplantı için karınca vadisine gelen Süleyman Peygamber, İbibik kuşunun orda olmadığını fark eder ve sinirlenir, kızar. Kartala onu getirmesini söyler, kartal yolda onunla karşılaşır. Hüdhüd, güneşe tapan Sebe Ülkesinden ve melikesi Belkıs’tan haber getirmiştir. Bunun üzerine, Sebe Ülkesine davet gönderilir, Belkıs ve yardımcıları gelirler, Süleyman Peygamber rüzgâra emreder ve tahtı ülkesine getirir. Melike Belkıs, Süleyman Peygamber’in dinine girer ve onun hanımı olur.
Kuşlar arasında Padişah seçmek için Meclis kurulur, İbibik, sizin zaten bir padişahınız var haberiniz yok der. Herkesin bir sultanı vardır bizim sultanımız da Anka-Simurg kuşudur, Simurg’dan bahseder ve kuşları Simurg’u aramaya davet eder. O, Kafdağı’nın arkasında yaşar, ona ulaşan hayatın hakikatlerine ulaşır, çok ganimetler, ihsanlar alır, Yüzlerce kuş olmasına rağmen sekiz kuş yola koyulmaya, simurgu bulmaya talip olur . Bu kuşlar bülbül, tuti, tavus, hüma, kaz, doğan, baykuş ve kekliktir.
Aslında aranılan efsanevi kuş Simurg Tanrıyı temsil etmektedir ve yolculuk onu bulma arayışıdır. Hüdhüd kılavuzdur, diğer kuşları, yanlışlara ve zorluklara karşı açıklamalarda bulunarak, doğru yola ulaştırmaya çalışır. Hüdhüd çeşitli doğruları ve ilkeleri anlatır, ilim olmadan bu işler olmaz der. “İlim insanı sultan olur, cahil olan yerle yeksan olur. Âlim olmayan cahildir, cahille ise konuşup anlaşmak zordur. Âlim olanın mekânı cennet iken, cahil olanın cehennemdir.”
Yola devam edenlerin önünde çeşitli engeller vardır bunlar, kuşları yoldan alıkoyabilir. Örneklemek gerekirse: gülün aşkına dalıp kendini dahi kaybettiğini öne süren Bülbül’e, surete takılıp kalmaması ve maddî aşka aldanmaması gerektiğini söyler. Yine, şeytana yardım ettiği için cennetten kovulmuş olan Tâvûs’un tek emeli tekrar cennete kavuşmaktır. Hüdhüd ona da, en kıymetli olanın, padişahın bizzat kendisinin olduğunu, bütünü varken parçaya tamah etmenin yanlışlığını izah eder. Su sayesinde kendisinin temiz olduğunu ve susuz yaşayamayacağını söyleyen Kaz’a ise maddeye takılmaması gerektiğini, dünyada mücevherden daha değerli bir şey olmadığını söyleyen Kekliğe, onların boyalı bir taş olduğunu, Huma’nın aşırı gururlu ve kibirli davrandığından, padişahların bile geçici olduğunu hatırlatan Hüdhüd hakikat yolunun değerlerinden bahseder.
Hayat da aslında bir hakikat arayışı değil midir? Onun önünde nice engeller bulunur. Hakikat yolunda doğrularla devam edebilmek dileğiyle