Manisa'da Gündem
2025-03-14 07:00:00

Nevruz Bayramı Geldiğinde

Celil Altınbilek

14 Mart 2025, 07:00

İlk devirlerde insanların yiyecek temini, ekip biçme hayvanlardan faydalanma için belirli günleri bilmeye ve ona göre hareket etmeye ihtiyaçları vardı. Mezopotamya sahasında ilk yaşayan insanlar arasında akıl etme duyusuna sahip olan az sayıda bir bilge insan, geceleri pırıl pırıl seyrettiği gökyüzündeki Dünyanın hareketlerinden doğan değişikliklerin her sene o ay, o günlerde aynen dakikaları bile şaşmayarak tekrar ettiğini görmüşler. Gün, ay ve seneyi tespit edip, usul ve kurallara bağlayıp hayatımızın içine almışlardır. Güneşin ve ayın şaşmaz kanunlarının aynı hareketlerinin tekrarıyla takvimler ve kurallar oluşturmuşlardır.

Biz yaşayanlar, her sene gelen senelere başlangıç bulmuşuz. Bu başlangıcın esası nedir diye sorulacak olsa. Gece ve gündüzün eşit olduğu zamandır. Baharın başıdır, senenin başıdır. Adına nevruz denmiştir. Yenigün”, “Bahar bayramı”, “Ergenekon bayramı” gibi isimlerle de anılmıştır.

Bu gün, çetin geçen kış aylarından sonra, baharın başlangıcı ve müjdecisidir. “Bu yeni gün artık tabiatı uyandırmıştır.” Allah’ın, yeryüzünü 21 Martta yarattığına inanılır. Nevruz, Hz. Adem’in çamurdan yoğrulduğu, Adem ve Havva’nın buluştukları, Nuh’un gemisinin karaya vardığı, Yusuf Peygamber’in kuyudan kurtarıldığı, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yardığı gün olarak kabul edilmiştir.

Senenin ilk gününü dünyada pek çok topluluk ve milletler kutlamışlardır.

İnsanların bir araya gelmesi mecburiyetinden bu ma'betler etrafında yerleşimler siteler meydana gelmiş. Adetler çoğalmış ve olgunlaşmış. Kendimizin iyi telkinlerle-olumlamayla yaşayabilmesi maksadı-ümidi bir hayli ilerlemiş. Bu senemiz rahat geçti veya geçmedi. İnşallah gelecek sene daha iyi olur temenni ve telkini bugünkü gibi zihinlerde yer almıştır.

Toplum ve milletler nevruzu çok büyük bir şevkle kutlamışlar şairler nevruzname ismiyle şiirler yazmış nevruz ismiyle onlarca musıki makamı yapılmış, çok şevkli şekilde kutlanmıştır.

Nevruz/yenigünde Bu uygulamalar, od/ ateş, su, toprak, bitki, pir- veli, ve hayvanlar arasında geçmekle kalmaz yaşayanlarla bu âlemden ötekine geçmiş olanların ilişkilerini de içerir. Adeta toplum yeni doğmuş olanla ölmüş olanlar arasında bazı muhasebeler yapar, ecdadı hatırlarlar

Nevruz ateşle de kutlanır, çünkü güneş koç burcuna girdiğinde bu gün başlar ve onun için dünyayı ısıtan, canlandıran güneş ile ateş arasında bir bağ kurulur. Ayrıca ateş arınma- temizlenme ve aydınlanmadır. Yakut Türklerinde bu günde törenler yapıldığı, yeşil ağaçlar altına gidilerek kımızlar içildiği ve ortada bir ateş yakarak üstünden atlandığı bilinmektedir. Ayrıca başka toplulukların da buna benzer adetleri vardır.

Vaktiyle: Asya, Türk dünyasında şimdi: İranlıların kutladıkları Nevruzdan önceki üç haftanın başlarında herkes kuru yemiş bayramı yaparmış. Zira· Nevruz, baharın başlayacağını müjdeleyen bayramdır. Ondan sonra taze yemişler çıkacaktır. Esnafın elinde kuru yemişler kalacak, herkes tazesini arayacağından ziyan edeceklerdir. Siz tesanüte-uyuma bakın bir 'bayram icad ile bunun hepsini bitiriyorlar.(S.Ünver)

Nevruz, tarihin bizce bilinen en eski zamanlardan beri Türklerin milli bayramıdır. Türk tarihinde nevruzun Hunlardan itibaren kutlandığı bilinen bir gerçektir. Hunlardan sonra Uygurlar, Harzemliler, Selçuklular, Akkoyunlular, Osmanlılar ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti adlarıyla Türk vatanı olan her coğrafyada nevruz geleneği vardır.

Selçuklu Sultanı Melikşah, Bağdad’ta bir rasathane kurdurmuş ve devrin astronomi bilginlerinden bir takvim hazırlamalarını istemişti. Eski takvim, ay hesabına göre ve 354 gündü, hazırlanan bu takvim güneş hesabına göre düzenlendi ve yılın başlangıçı 21 Mart (Rumi 9 Mart) olarak alındı. Sultan için yapıldığından Celali veya Sultan nevruz olarak söylendi.

“Sultan Nevruz günü cemdir erenler

 Gönüller saz oldu ehl-i imanın

 Cemâl yari görüp doğru bilenler 

Himmeti erince Nevruz Sultan'ın

Nevruz, onu kutlayan halkların ortak malıdır. İster İslam öncesi değerleri ister İslami değerleri içine alsın, bu bayram bizimdir ve millîdir. Zira bize miras bırakılmış ve günümüzdeki yaşamaya devam etmektedir.